Yalancılığı alışkanlık haline getiren insanların bir kısmı yalanları deşifre edildiğinde, bundan dolayı bir utanma hissetmez, arsız olurlar. Bu kişiler, bu kez de başka yalanlara başvurarak, bir önceki yalanlarını kurtarmaya çalışırlar. Oysa, Müslüman bir insanın haya duygusu olur. Şeytana uyup, hata ile yalan söylemiş olsa bile bundan dolayı utanç duyar, yüzü kızarır, hemen tevbe ederek Allah’ın kendisini bağışlamasını diler ve doğruları söyler.
Yalancı, Çevresindeki İnsanlara Güven, Sevgi ve Saygı Duymaz
İnsan, gerçekten sevgi, saygı duyduğu ve güvendiği kişilere, her ne koşulda olursa olsun yalan söylemez. Gerçek samimiyette, insan her düşündüğünü en yalın, en açık haliyle karşısındaki kişi ile paylaşır, sadece gerçek düşüncelerini açıklar. Düşündüğünden ne biraz az ne de biraz fazla anlatır. Örneğin samimi bir insan bir şeyi beğenmediğinde, “beğendim” demez, doğrusu neyse onu söyler; sevdiği ve saydığı kişiye söylediği en küçük bir yalan veya sergilediği en küçük bir samimiyetsiz tavır, vicdanını son derece rahatsız eder ve hemen bunu telafi etmek ister.
Nitekim cahiliye ahlakında eşler, çocuklar, arkadaşlar, kardeşler, ortaklar birbirlerine sık sık yalan söylerler. Birbirine en yakın gibi görünen kişilerin dahi birbirlerine kolaylıkla yalan söyleyebilmeleri, Kuran ahlakına uymayan insanların gerçek sevgi ve samimiyeti yaşamadıklarının göstergelerinden biridir.
Yalan Söyleyen İnsan Ahireti Değil, Sadece O Anı Düşünür
İnsanın yalan söylemesini engelleyecek en önemli gerçek ölümünden sonraki sonsuz hayatını, cenneti ve cehennemi düşünmesidir. Bir insana yalan söyleyip içinde bulunduğu durumdan kurtulmak o an için çok kolay ve en fayda getirecek çözüm olarak görünebilir. Ancak bir insan dünya hayatında ne kadar güç bir durumda kalırsa kalsın, ahirette yaşayacağı azabın benzerini hiçbir zaman dünyada göremez. Öyle ise akıl ve vicdan sahibi bir insan, böyle bir durumla karşılaştığında hemen ahirette alabileceği karşılığı düşünerek davranmalıdır. Bir anlık bir rahatlık veya çıkar için hem dünyada hem de ahirette küçük düşmeyi ve azap içinde yaşamayı göze almamalıdır. Allah bir ayetinde dünyaları için ahiretlerini bırakan insanlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azapları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez. (Bakara Suresi, 86)