Allah’ın bir ayetinde de bildirdiği gibi “İnsan, herşeyden çok tartışmacıdır” (Kehf Suresi, 54). Birkaç kişi biraraya geldiğinde, çoğunlukla bir konu hakkında iddialaşmaya, farklı fikirler öne sürerek, bunları birbirlerine kabul ettirmeye çalışırlar. Bu tartışmalarda amaç, çoğu zaman, bir şeyin doğrusunu öğrenmek ve en iyi sonuca ulaşmak değil, üstün gelmek, savunulan fikrin doğruluğunu ve yanlışlığını gözetmeksizin tartışmayı kazanmaktır. Taraflardan biri haksız olduğunu veya yanlış düşündüğünü anlasa bile, genellikle geri adım atmaz, doğrunun yanına geçmez, kibirinden dolayı iddiasını devam ettirir. İşte bu noktada, çoğu insan yalana başvurmaya başlar. Bu insanlar sadece üstün gelmek için, ya emin olmadıkları, görmedikleri, duymadıkları bir olayı, gerçekleştiğinden kesin emin olarak anlatırlar, ya da açıkça iddialarını destekleyecek hayali senaryolar üretirler, hatta iftiraya başvururlar.

Tüm bu yöntemlerin nedeni, insanların kibirleri ve küçük düşme endişeleridir. Daha önce de belirtildiği gibi kibir, büyüklenme duygusu insanları çoğu zaman günaha sürükler. Oysa doğru ve güzel olan, bir insanın fikrinin yanlışlığını anladığında hemen doğruyu kabul etmesidir. Bu, üstün bir ahlak belirtisidir. Çünkü böyle bir davranışta bulunan kimse, herşeyden önce insanların düşüncelerini veya kınamalarını göz ardı etmekte, Allah’ın razı olacağı şekilde davranarak vicdanının söylediklerini kabul etmektedir. Sanılanın aksine, böyle bir insan hem Allah’ın Katında hem de akıl ve vicdan sahibi insanların gözünde yükselir ve değer kazanır.

Allah bir ayette şu şekilde buyurmaktadır:

Ve ‘çirkin bir hayasızlık’ işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah’tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 135)