İnsanların yalana en çok başvurdukları konulardan biri de, kendilerine zor gelen veya yapmak istemedikleri bir işten kurtulmak istemeleridir. Örneğin bir konuda kendilerinden yardım istendiğinde, yardım etmeye üşendiklerini veya yardım etmek istemediklerini söylemek yerine, “şu anda çok işim var”, “başım çok ağrıyor” “belimi incitmişim” gibi yalanlar uydurarak yardıma gelemeyeceklerini söylerler.

Oysa samimi bir Müslüman, hem yalan bahaneler öne sürmekten korkup sakınır, hem de bir yardım isteğini veya herhangi bir işi üşengeçlikten veya tembellikten dolayı asla geri çevirmez. Samimi bir Müslüman, her anının hesabını ahirette vereceğini bildiği için, en zor gibi görünen işleri dahi büyük bir şevk ve istekle yapar. İnsan bazen kendisini gerçekten yorgun veya bazı şeyleri yapmak konusunda isteksiz hissedebilir. Böyle durumlarda yalan söylemek yerine, insanın hemen iradesini kullanarak, vicdanına uygun olanı yerine getirmesi gerekir. Örneğin, film seyrederken kendisinden bir yardım talep edildiğinde, bu kişinin bunun ahiretteki karşılığını düşünerek, hemen yardıma koşması gerekir. Ama, filmi bırakmak istemediği ve kendi isteklerini ön planda tuttuğu için yalan söyleyen bir insan, aynı anda iki kötü ahlak özelliğini birden göstermektedir. Hem vicdanına uymayarak, daha hayırlı görünen bir işi yapmamakta, hem de bunun için yalan söylemektedir. Böylece kişi karşısındaki insanı rahatsız olduğuna ve yardım edemeyecek durumda olduğuna ikna edebilir ve o an rahatından özveride bulunmayabilir. Ancak, Allah herşeyi görmekte ve bilmektedir. İnsan, bir gün sonra bile bir önceki gün yaptıklarını ve düşündüklerini unutur, ancak Allah hiçbirini unutmaz ve her insanı ahirette her tavrından ve sözünden sorgulayacaktır.

Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de, Allah sizi onunla sorguya çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğini azablandırır. Allah, herşeye güç yetirendir. (Bakara Suresi, 284)