Şeytanın, dinden uzak kalmış, dolayısıyla hayatı boyunca Allah’a iman etmenin verdiği şuurdan uzak yaşayan insanlar üzerindeki telkinlerini ve bu yolla insanları nasıl bir sıkıntı içine sürüklediğini inceledik. Ancak insanın, şeytanın bu saptırıcı tuzakları ve vesveseleri karşısında unutmaması gereken önemli bir nokta vardır. Bu da şeytanın insan üzerinde ne derecede yaptırıcı bir güce sahip olabileceğidir. Öncelikle şeytan Allah’tan bağımsız bir güç değildir. Şeytanı da Allah yaratmıştır ve ancak Allah dilediği için insanlara düşman olmuştur. Allah dilemedikçe de insanlar üzerinde müstakil bir gücü kesinlikle olamaz. Allah şeytanı da insanlar için bir imtihan vesilesi olarak yaratmıştır. Ona uyanlar doğru yoldan uzaklaşacak, vicdanlarının sesine uyarak Allah’ın rızasına uygun hareket edenler ise kurtuluşa ereceklerdir.

Bunun yanında şeytanın bu etkisi, insanın Allah’a olan yakınlığı, bağlılığı kısacası imani olgunluğuyla yakından ilişkilidir; şeytan Allah’ın samimi kullarına etki edememektedir. Onun etkisi ancak Allah’a şirk koşan ve inkar eden kimseler üzerindedir. Bunu daha iyi görebilmek için, Allah’ın şeytanı hangi amaçla yarattığını bilmek gerekmektedir. Allah, şeytanı “… Ancak Biz ahirete iman edeni, ondan kuşku içinde olandan ayırt etmek için (ona bu imkanı verdik)…” (Sebe Suresi, 21) ayetiyle bildirdiği gibi, müminlerle, inkarcıları birbirinden ayırt etmek amacıyla yaratmıştır. Bu noktada şeytanın kimler üzerinde etkisinin daha kuvvetli olacağı, kimleri kolaylıkla Allah’ın yolundan saptırabileceği açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Allah, “Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse sizde onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır”.(Fatır Suresi, 6) ayetiyle, şeytanın insanların açık bir düşmanı olduğunu ve insanların da şeytanı düşman edinmesi gerektiğini bildirmiştir. İnsanın düşmanına karşı başarılı olabilmesi, ona yenilmemesi, düşmanını ne kadar iyi tanıdığına, onun nasıl yöntemler ve taktikler izlediğini iyi tespit etmesine bağlıdır. Kısacası, insan düşmanı hakkında çok iyi bir bilgiye sahip olmalıdır. İşte müminler, Allah’ın kendilerine indirdiği Kuran sayesinde şeytanı çok iyi tanımakta ve onunla nasıl mücadele edeceklerini çok iyi bilmektedirler. Bu ise, şeytanın müminler üzerindeki gücünün ne kadar zayıf ve etkisiz olacağının bir göstergesidir. Şeytan, tüm insanları olduğu gibi, samimi müminleri de saptırmaya çalışacak ancak bunda hiçbir zaman başarılı olamayacaktır. Müminler yaşamlarını Allah’ın Kuran’da bildirdiği gerçekler üzerine kurdukları için, şeytanın tuzaklarını, kendilerine hangi yollarla yaklaşacağını da çok iyi görebilirler. Şeytana asla fırsat tanımaz, her zaman her konuda vicdanlarına göre hareket ederler. Müminlerin bu konudaki kararlı ve samimi tavırlarını Allah Kuran’da şöyle bildirir::

Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah’tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah’ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201)

Allah’ın “… Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır” (Nisa Suresi, 76) ayetiyle de bildirdiği gibi, şeytanın hileli düzeni müminler için pek zayıftır. Ancak aynı şeyi Kuran’dan yüz çeviren, Allah’ı unutarak yaşayan insanlar için söylemek mümkün değildir. Kuran’a uymadıkları ve Allah’a olan bağlılıkları çok zayıf olduğundan, Allah’ın Şuara Suresi’nin 223. ayetinde belirttiği gibi, kolaylıkla “şeytanlara kulak verirler”. Vicdanlarını tamamen devre dışı bıraktıklarından şeytanın her dediğini aynen uygularlar. Bu insanlar Allah’ın zikrini unutmuş ve tamamen şeytanın kontrolü altına girmişlerdir. Diğer bir deyişle, şeytanı ilah edinmişlerdir (Allah’ı tenzih ederiz). Bu yüzden, şeytanın bu kimseleri kendi yoluna çekmesi ve onlara Allah’tan ve Kuran’dan uzak bir hayat yaşattırması çok kolaydır. Allah, şeytanın, kendisini dost ve veli edinen insanlar üzerindeki saptırıcı etkisini ve iman edenler üzerinde hiçbir zorlayıcı gücü olmadığını şöyle bildirmektedir:

Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü ancak onu veli edinenlerle, onunla O’na (Allah’a) ortak koşanlar üzerindedir. (Nahl Suresi, 99-100)