Kendisine Allah’ın rızasını amaç edinmeden yaşayan her insan için hayat bir aldatmacadan farksız hale gelmektedir. Dolayısıyla insanlar asıl olarak sonsuz ahiret hayatını hedefleyip, ona yönelik olarak çalışacakları yerde, dünyanın kısa süreli tutku ve eğlencelerine saplanıp kalmaktadırlar.

Gaflet gözüyle bakan bu insanlar için, dünya hayatında insanları Allah’ın rızasını kazanmaktan alıkoyan ve Allah’ı unutturan birçok iş bulunmaktadır. Aslında tüm bunlar Allah’ın insanları denemek için verdiği nimetlerdir, ama bu kimseler için bunlar vakit geçirecek ve tutkuyla bağlanılan uğraşlar haline gelmiştir. Allah Kuran’da hangi nimetlerin insanlar için birer tutku haline geldiğini şöyle bildirmektedir:

Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi, 14)

Bazı insanlar gerçek amaçları olan Allah’ın rızası yerine kendilerine birtakım dünyevi amaçlar edindikleri için, dünya nimetleriyle tutkulu bir oyalanma içine girmişlerdir. Tüm bunlar onları her geçen gün Allah’tan daha da uzaklaştırmakta ve daha da şiddetli bir şekilde dünyaya bağlamaktadır. Allah’ın rızasını kazanma çabası içerisinde olmadıkları ve ahirette hesap vereceklerini düşünmedikleri için Allah’ın dünya hayatında kendilerine verdiği kısıtlı süreyi hiç düşünmeden boş işler için harcayabilmektedirler. Örneğin yapacak bir işi olmayan kimse gün boyunca penceresinden bakarak evinin önünden geçen insanları seyreder, okuduğu dergileri defalarca yeniden karıştırır, komşularının dedikodusunu yapar, faydası olmayan televizyon programlarını seyreder, internet veya bilgisayar oyunlarıyla boşa vakit geçirir, kendisiyle ve etrafındaki insanlarla uğraşıp durur. Değerli vaktini Allah’ın rızasını kazanacağı işlere harcayacağı yerde, kendisine ve çevresine fayda sağlamayan boş işlere harcar. Kendisine sorulacak olsa, ‘yapacak bir işinin olmadığını, bu şekilde vakit geçirip oyalandığını veya bunların hoşuna gittiğini’ söyleyebilir. Ama aslında kendisi de içinde bulunduğu vahim durumun, hayatının boş ve anlamsız bir oyalanma halini aldığının farkındadır.

Oysa unutmamak gerekir ki, dünya hayatının tüm meşgaleleri Allah’ın insanlar için yarattığı imtihanlardır. Olayları bu gözle değerlendirmeyen insanlar için ise durum çok farklıdır. Bu durumda böyle bir kişi için dünya nimetleri, kişiyi Allah’ın rızasını kazanmaktan alıkoyan, onun dünyaya olan sevgisini artırarak boşa vakit harcatan ve bunun sonucunda da sonsuz ahiret hayatını kaybetmesine neden olan uğraşlar haline gelir. Bu nedenle insan bu konuda çok dikkatli ve itidalli hareket etmelidir. Allah dünya hayatında insanlara imtihan olması için yarattığı nimetleri ve tüm bunlara karşı dikkatli davranılması gerektiğini Kuran ayetlerinde şöyle bildirmektedir:

Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan ‘salih davranışlar’ ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır. (Kehf Suresi, 46)

Dünya hayatının örneği, ancak gökten indirdiğimiz, onunla insanların ve hayvanların yediği yeryüzünün bitkisi karışmış olan bir su gibidir. Öyle ki yer, güzelliğini takınıp süslendiği ve ahalisi gerçekten ona güç yetirdiklerini sanmışlarken (işte tam bu sırada) gece veya gündüz ona emrimiz gelmiştir de, dün sanki hiçbir zenginliği yokmuş gibi, onu kökünden biçilip atılmış bir durumda kılmışız. Düşünen bir topluluk için Biz ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Yunus Suresi, 24)

Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Al-i İmran Suresi, 185)

Ahirete inanmayanlara gelince; Biz onlara kendi yaptıklarını süslemişiz, böylece onlar, ‘körlük içinde şaşkınca dolaşırlar’. İşte onlar; en kötü azap onlarındır ve ahirette de en büyük kayba uğrayanlardır. (Neml Suresi, 4-5)

İnsanların mutlu ve huzurlu olabilmeleri hayatları boyunca karşılaştıkları olaylarda ‘doğru’ kararlar verebilmelerine bağlıdır. Bunun için de ‘temiz bir akla’ve ‘akletme gücüne’ ihtiyaç vardır. İnsanı doğrulara ulaştırabilecek akıl ise yalnızca Allah’a iman etmekle ve Kuran ahlakına göre yaşamakla elde edilebilir. Ancak yukarıda bahsi geçen, insanlar için bir tutku ve bağlılık konusu olan uğraşlar, kişilerin bu ‘temiz bir akla’ sahip olmalarını ve doğruları görmelerini engeller. Dolayısıyla Kuran ahlakına uymayan bu insanlar hayatları boyunca karşılaştıkları hiçbir şeyde doğru ve mantıklı kararlar veremezler. Bu da sürekli hata yapmalarına ve mutsuzluk ve üzüntü içerisinde yaşamalarına yol açar.

Halbuki, dünyada yaşadıkları bu hayat insanların Allah’ın rızasını kazanabilmeleri için tek fırsatlarıdır. Kendilerine verilen bu ‘fırsat’ hiç ummadıkları bir anda ellerinden alınabilir. Yaşanılan bu hayatın telafisi yoktur. Ölümden sonra bir daha Allah’ın rızasını kazanabilme imkanı söz konusu olmayacaktır. Bu gerçekleri göz ardı eden insanlar ahiret günü büyük bir pişmanlığa kapılacak ve Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla salih amellerde bulunmak için dünyaya geri dönmek isteyeceklerdir. İnsanların ahiret günü bu fırsatı geri isteyecek olmaları, dünya hayatındaki herşeyin değersizliğini göstermesi açısından oldukça anlamlıdır. Ancak bu istekleri kabul edilmeyecektir. Allah insanların ahirette bu gerçekleri görerek yaşayacakları pişmanlık ve üzüntüyü Kuran’da şöyle bildirmektedir:

Suçlu-günahkarları, Rableri huzurunda başları öne eğilmiş olarak; Rabbimiz, gördük ve işittik; şimdi bizi (bir kere daha dünyaya) geri çevir, salih bir amelde bulunalım, artık biz gerçekten kesin bilgiyle inananlarız’ (diye yalvaracakları zamanı) bir görsen. (Secde Suresi, 12)

Bu açıdan ‘hayat’ Allah’ın insanlara vermiş olduğu çok değerli bir nimettir. Gaflet içerisindeki bu insanlar ise, Allah’ın kendilerine deneme amaçlı verdiği dünya nimetlerine tutkuyla bağlandıkları için bu değerli vakti ahirette kendilerine hiçbir fayda getirmeyecek anlamsız ve boş işlerle harcarlar. Bir daha asla elde edemeyecekleri bu ‘yaşamı’ farkında olmadan israf ederler. Çabaları, istekleri ve amelleri Allah’ın rızasına ve ahiret hayatına yönelik olmadığı için, bu dünyada sadece oyalanıp boşa vakit geçirmiş olurlar. Allah onların bu durumunu bir ayette şöyle açıklamaktadır:

Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalaya dursun. İlerde bileceklerdir. (Hicr Suresi, 3)

İnsanı ahirette kurtuluşa ulaştıracak olan dünya hayatında Allah’ın rızasını kazanmak için yaptığı salih ameller ve iyiliklerdir. Allah ahirette sadece Kendi rızası için yapılan salih amellerin karşılığını vereceğini bildirmiştir:

Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız. (Kehf Suresi, 30)

Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle hareket etmediği takdirde, Allah insanın tüm yaptıklarını boşa çıkaracaktır; dolayısıyla bu insanlar çalışmış ancak boşuna yorulmuş olacaklardır. (Gaşiye Suresi, 3). Hayatı boyunca Allah’ın rızasını kazanmaktan ve Kuran ahlakından hiç taviz vermeyenler ise mutlu olacaklardır. Allah bu vaadini Kuran’da şöyle bildirmektedir:

İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır.) (Rad Suresi, 29)