Darwinist materyalist temelli eğitim tüm dünyada yaygın olarak devam etmektedir. Bu eğitim sisteminin acı neticelerinden biri de ahlaki bozulmadır. Ancak bazı kesimlerde bu ahlaki bozulmanın asıl kaynağının Darwinizm olduğu fark edilememekte ve dolayısıyla gereken önlemler alınamamaktadır.
İnsanların yaşamın gerçek amacından uzaklaşmaları, manevi değerlerini de kaybetmeleri demektir. Dünyayı yaşayabilecekleri tek yer olarak gören, hem kendilerinin hem de diğer insanların ölümle birlikte yok olacaklarını zanneden kişilerin manevi yönlerinin gelişmiş olması da beklenemez. Böyle çarpık bir yaşam felsefesine sahip insanların oluşturduğu toplumların manevi yönden büyük bir boşluk içinde olmaları kaçınılmazdır çünkü bu gibi insanlar ahlaki yönden bir güzellik elde etme konusunda çaba sarfetmezler. Allah Kuran’da, ahirete ve hesap gününe inanmayan böyle insanların günah konusunda da sınır tanımayacaklarına dikkat çekmiştir:
O gün, yalanlayanların vay haline. Ki onlar, din gününü yalanlıyorlar.Oysa onu, ‘sınır tanımaz, saldırgan’, günahkar olandan başkası yalanlamaz. (Mutaffifin Suresi, 10-12)
İşte içinde yaşadığımız dönem, din ahlakını tamamen terk etmiş ve çevrelerini de böyle karanlık bir yola çekmek isteyen insanların çoğunlukta olduğu bir zamandır. Bundan dolayı günahta sınır tanımama, saldırganlık, manevi çöküntü, ahlaki değerlerin yitirilmesi, bir ayette geçen ifadeyle “çirkin hayasızlıkların” yaygınlaşması, fuhşun, sapkın cinsel ilişkilerin, uyuşturucu bağımlılığının, kumarın kısacası her türlü ahlaksızlığın teşvik edildiği bir dönemdir.
Darwinist Materyalist Eğitim Ahlaksızlığı Telkin Eder
Dinsiz veya Allah’a ve ahirete inancı zayıf olan bir insan, Allah’ın haram kıldığı fuhuş, kumar, hırsızlık gibi eylemlerde bulunmaktan, insanların haklarına tecavüz etmekten çekinmez. Çünkü dinsizliğin temelinde insanların tesadüfler sonucunda oluştukları ve dolayısıyla kendilerini bir Yaratıcı’ya karşı sorumlu hissetmek zorunda olmadıkları yanılgısı vardır. Ayrıca dinsizliği besleyen Darwinist materyalist eğitime göre ise insan gelişmiş bir hayvandır ve diğer hayvanlar gibi ihtiyaçlarını karşılamak dışında bir kaygısı olmamalıdır. Nefsani ihtiyaçlarını karşılama konusunda ise kendisine herhangi bir kısıtlama getirmek zorunda değildir; aynı hayvanlar gibi davranabilir. Dolayısıyla dini tanımayan yani Darwinizm ve materyalizme dayalı bir eğitim, ahlak kurallarının da zayıflamasına neden olur. Böyle bir toplumda insanlar Allah’ın Kuran’da haram kıldığı davranışları hiç çekinmeden yapabilirler.
Nitekim ünlü materyalistler ve Darwinizm’in savunucuları dinsizliğin ahlaka bakış açısını tüm açıklığı ile dile getirmişlerdir. Darwinizm’in önde gelen savunucularından ve Cornell Üniversitesi profesörlerinden William Provine materyalizmin ahlaka bakış açısını şöyle ifade eder:
Modern bilim ortaya koymaktadır ki, dünya tümüyle ve sadece mekanistik prensiplerle işlemektedir. Doğada hiçbir amaç ve amaçsal prensip yoktur. Rasyonel olarak bulunabilecek Tanrılar ve düzenleyici güçler de yoktur… İkincisi, modern bilim ortaya koymaktadır ki, insanoğlu için hiçbir ‘daimi ahlaki kanun’ ya da ‘mutlak yol gösterici prensip’ yoktur… Üçüncüsü, şu sonuca varmamız gerekir ki, öldüğümüz zaman ölürüz ve bu bizim mutlak sonumuzdur. (Philip Johnson, Darwin On Trial, 2.b. Illionis: Intervarsity Press, 1993, s.126)
Bu materyalist bilim adamının da belirttiği gibi dinsizlikte ahiret inancı yoktur ve insanlar ölümden sonra yok olacaklarına inanırlar. Dinsizlerin bu sapkın inanışları Kuran’da da şöyle haber verilmiştir:
O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz. (Mü’minun Suresi, 37)
Öldükten sonra dirileceğine inanmayan insanlarda, sınır tanımayan, her türlü aşırılıkta ve ahlaksızlıkta bir sakınca görmeyen, nefsinin ve tutkularının her emrettiğini yapan, iradesini kullanmak için bir sebep görmeyen aksine her türlü iradesizliği geçerli sayan bir anlayış gelişir. Bu nedenle, dinsizlik ahlaki bozulmanın en önemli nedenidir. Nitekim Provine’in yukarıdaki sözleri de dinsizliğin bu sınır tanımazlığına, ahlak üzerindeki bozucu etkilerine bir örnek teşkil etmektedir. Bu sözlerde dinsiz bir insanın nasıl çarpık bir düşünce ve ahlak yapısına sahip olabileceğini görmek mümkündür.
Elbette ahlaksızlık yapan her insan Darwinizm’i veya materyalizmi düşünerek bunları yapmaz. Ancak burada önemli olan bu fikir akımlarının ve eğitimin insanlara bu telkini vermeleri ve bunların sonucu olarak insanların büyük bir çoğunluğunun ahiretteki hayatlarını düşünerek yaşamak yerine bu dünya hayatını sınır tanımaz ve azgın bir hırsla yaşamalarıdır.
Ahlaki Dejenerasyonun En Önemli Nedeni Darwinist Materyalist Eğitimdir
60’lı yıllardan itibaren Darwinist materyalist eğitimin etkisiyle dünya gençliği arasında ortaya çıkan yanlış özgürlük anlayışı tamamen bu sınır tanımazlığın ve aşırılığın sonucuydu. Serbest cinsellik, uyuşturucu kullanmak, başıboşluk, asilik gibi her türlü ahlak dışı tavır bu dönemin özelliklerindendi. Bugün dünyada bu dönemin yetiştirdiği insanlardan bazıları ya ülkeleri yönetmekte ya da okullarda öğretmenlik yapmaktalar. Ayrıca günümüzün genç neslini yetiştirmiş olan bazı anne-babalar da yine aynı dönemde yetişmiş insanlardır.
Bugün Amerika’dan, Hollanda’ya, Uzakdoğu ülkelerinden Rusya’ya kadar hakim olan ahlaki dejenerasyonun en önemli nedeni dinsizliğin eğitimini aldığı için, kendini başıboş ve sorumsuz zanneden insanlardır. Fuhşun, küçük yaştaki çocukların fuhuş için satılmalarının, kumarın, dolandırıcılığın, rüşvetin, şeytani özelliklere sahip olmayı bir meziyet saymanın, insanların birbirlerine hatta kendi ailelerine bile kesinlikle güvenememelerinin, evlilik öncesi ilişkinin modernlik zannedilmesinin, bazı insanların utanma ve haya duygularını kaybetmelerinin, güzel ahlak gösterenleri yadırgamalarının ve belki 20 yıl önce kesinlikle düşünülemeyen ve büyük bir ahlaksızlık olarak kabul edilen benzer tavırlara insanların özendirilmesinin ardında yatan neden, dinsizliğin belki de tarihte ilk defa bu kadar yaygınlaşmasıdır.
Dinsizlik Ahlaksızlığın da Ana Nedenidir
Dinden uzak olduğu halde ahlaksız olmadığını, kötülük yapmadığını düşünen insanlar olabilir. Gerçekten de bir insan dine inanmadığı halde hayatı boyunca kesinlikle rüşvet almamış olabilir ve almamak konusunda kesin kararlı da olabilir. Ancak bu onun Kuran’a uygun güzel bir ahlak sahibi olduğunu göstermez.
Herşeyden önce Allah’tan korkup sakındığı için güzel ahlak gösteren bir insan her zaman, her koşulda ve her konuda bu ahlakını devam ettirir. Buna karşın hayatı boyunca asla rüşvet almadığını söyleyen dinden uzak bir insan çıkarları söz konusu olduğunda kolaylıkla yalan söyleyebilmektedir. Veya oğlunun hastane masrafları için paraya ihtiyacı olduğunda gözünü kırpmadan rüşvet alabilmekte, yani koşullar değiştiğinde “mecbur kaldığını” söyleyerek, o ana kadar hiç yapmayı düşünmediği birşeyi yapmakta sakınca görmeyebilmektedir. Örneğin bir insanı öldürmeyi aklından bile geçirmeyen dinsiz bir insan, bir gün aşırı sinirlendiğinde kendini tutamayarak cinayet işleyebilmektedir.
Oysa güzel ahlak sabır ve irade gerektirir. Koşullar ne olursa olsun güzel ahlaktan taviz vermemek gerekir. Bu iradeyi ve sabrı gösterebilmek içinse insanın önemli bir amacının olması şarttır. Müminler Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmayı amaç edindikleri için her türlü koşulda güzel bir ahlak gösterirler. Ama dinsiz ve amaçsız bir insanın böyle bir irade ve sabır göstermesi için bir neden yoktur. Örneğin fuhuş yolu ile para kazananlar bunu aç kalmamak için yaptıklarını söylerler. Oysa Allah’a ve ahiret gününe iman ediyor olsalar, böyle bir hayasızlığa asla başvurmazlar. Ahirette hesabını veremeyeceklerini bildikleri için bundan büyük bir korku ile sakınırlar.
Allah’ın “Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor. Allah ise, size Kendisi’nden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.” (Bakara Suresi, 268) ayetinde bildirdiği gibi insanların bir kısmı fakirlik korkusuyla türlü ahlaksızlığa başvurabilmektedir. Halbuki Allah’ın rahmetini uman kişi bunları aklından dahi geçirmez. İşte iman edenleri ve inançsız insanları güzel ahlak konusunda ayıran önemli fark budur.
Kuran’da müminlerin içlerindeki Allah korkusundan dolayı güzel ahlaklarında kararlı ve sabırlı oldukları şöyle bildirilir.
Ve onlar Allah’ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 21-22)