Bir kısım kişiler tarafından İslam’a karşı delil gibi kullanılan ve yanlış bilinen konulardan biri de, “Kadının erkeğe göre yarım hakkı olduğu” iddiasıdır. İslam karşıtı bir kısım kişiler, “Bir erkeğin şahitliği ve hakkı iki kadına eşittir” yorumunu ortaya atmışlardır. Bağnazlar da bu yanlış yorumu bir fırsat bilerek hemen uygulamaya geçirmiş ve kadına “yarım” damgası vurmuşlardır. Oysa İslam karşıtları da söz konusu bağnazlar da pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da ciddi bir yanılgı içindedirler.
Allah Kuran’da, kadın ile erkeğin şahitliğini bir tutar. Kuran’ın hiçbir yerinde “bir erkeğin şahitliği iki kadına eşittir” diye bir ifade yoktur. Örneğin zinanın tespitinde 4 şahit gerekir ve Kuran’da bu şahitler 4 kadın veya 2 erkek, 4 erkek veya 8 kadın gibi ifadeler kullanılmadan 4 şahit diye belirtilir. Yani kadın veya erkek herhangi 4 şahit tanık olarak yeterlidir, kadın-erkek ayrımı yoktur.
Şahitliklerin çeliştiği durumlarda ise her konuda olduğu gibi yine Kuran’da kadın üstün tutulmuş ve onun sözüne güvenilmiştir. Örneğin kadınlara yapılan zina suçlamasında, kadınla kocasının şahitliklerinin birbirleriyle çeliştiği bir durumda kadının şahitliği daha önde tutulur. Öyle ki kadın, kendi şahitliğine uygun olarak masum kabul edilir. Konuyla ilgili ayetler şu şekildedir:
Kendi eşlerine (zina suçu) atan ve kendileri dışında şahidleri bulunmayanlar ise, onlardan da her birinin şahidliği, Allah adına dört (kere yemin) ile kendisinin hiç şüphesiz doğru söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmektir.
Beşinci (yemini) ise, eğer yalan söyleyenlerdense, Allah’ın lanetinin muhakkak kendi üzerinde olması(nı kabul etmesi)dir.
Onun (kadının) da dört kere Allah adına (yeminle) onun (kocasının) hiç şüphesiz yalan söyleyenlerden olduğuna şahidlik etmesi kendisinden cezayı uzaklaştırır. (Nur Suresi, 6-8)
Kadının Kuran’da şahitlik bakımından erkekten üstün tutulduğu, oldukça az bilinen, çok önemli bir gerçektir. Kuran’ın özünü ve kadına bakışını anlatır. Fakat İslam karşıtları ve bağnazların bildikleri bundan çok farklıdır. Kadının şahitliği ve miras hukuku konusunda kadını yarım gören bağnazların kendilerince delil kullandıkları ayetleri inceleyerek bu hükümlerin gerçek anlamlarını görelim:
John William Godward’nun “Endymion” adlı yağlı boya tablosu, 1893 |
Kadın ve Vadeli Borçlanmada Şahitlik
Kadının şahitliği meselesinde Kuran’da tek istisnai konu vadeli borçlanma konusudur. Buradaki istisnai durumu anlamak için borçlanma konusunun tarif edildiği Bakara Suresi 282. ayeti inceleyelim:
Ey iman edenler, belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan (borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan sakınsın, ondan hiçbir şeyi eksiltmesin. Eğer üzerinde hak olan (borçlu), düşük akıllı ya da za’f sahibi veya kendisi yazmaya güç yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza göstereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında öbürü ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler çağırıldıkları zaman kaçınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, çok olsun, süresiyle birlikte yazmaya üşenmeyin. Bu, Allah Katında en adil, şahitlik için en sağlam, şüphelenmemeniz için de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz için fısk (zulüm ve günah)tır. Allah’tan sakının. Allah size öğretiyor. Allah herşeyi bilendir. (Bakara Suresi, 282)
Borçlanma hükmünün tarif edildiği bu ayette, “Borçların yazılması ve yazıcı ile şahitlerin bu görevden kaçmamaları” söylenir. Ayrıca ayetin sonunda “yazıcıya ve şahitlere zarar verilmemesi gerektiği” geçer. Görüldüğü gibi maddi menfaatlerin söz konusu olduğu bir konuda şahitlik insanların kaçındığı, dahil olmak istemedikleri bir sorumluluktur. Allah ise bu kaçınılan görevi tümüyle erkeklere yükleyip, borçlanma sırasında “iki erkek şahit bulunmasını” ister. Dikkat edilirse ayette, “iki erkek veya dört kadın şahit bulun” ifadesi geçmez, doğrudan “iki erkek şahit bulunması” istenir. Riskli, külfetli ve kaçınılan bu sorumluluk doğrudan erkeklere yüklenmiştir. Böylece baskılara karşı daha hassas olan kadın, bu kaçınılan vazifeden korunur.
Ayetin hükmüne göre, ancak ve ancak iki erkek bulunamaz ve bir erkek bulunursa, o zaman “bir erkek ve iki kadın bulunması” şartı vardır. Böylelikle borçlanma gibi maddi çıkar ve hesaplaşmaların getireceği riskli bir durum karşısında kadın yalnız bırakılmamış olur. Olumsuz bir durumun ortaya çıkması ihtimalinde bir erkekle bir kadının karşı karşıya kalması en baştan önlenip kadın korunur.
Parayla ilgili yükümlülükler, özellikle günümüz toplumlarında, bir insanın diğerine kolaylıkla iftira atabileceği, karşı tarafı umarsızca suçlayabileceği, zan altında bırakabileceği oldukça riskli konulardır. |
Örneğin, ortaya borcun miktarı veya ödeme şekli konusunda bir yanlış anlama çıktığını düşünelim. İki şahidin farklı şahitliği durumunda kadın, erkekle karşı karşıya kalacak ve iki taraftan birinin yalancı olduğunun kesin olduğu bu ortamda yoğun stres ve baskı altında kalacaktır. Allah, tüm dış baskılara karşı Kuran’da koruma altına aldığı kadının böyle bir duruma maruz kalmasını önlemiştir. Kadının yanında ona destek olacak ikinci bir şahit buradaki baskıyı ortadan kaldırır. Bir erkek ve iki kadının şahit olduğu durumda, şahit sayısı üçe çıkınca sorumlululuk dağılacağı için şahitlikteki stres azalacak ve baskı yapmak isteyen art niyetli kimselerin bu sefer iki kişiden birini değil, üç kişiden ikisini kandırmaları gerektiği için işleri zorlaşacaktır.
Çok iyi bilinmektedir ki, parayla ilgili yükümlülükler, özellikle günümüz toplumlarında, bir insanın diğerine kolaylıkla iftira atabileceği, karşı tarafı umarsızca suçlayabileceği, zan altında bırakabileceği oldukça riskli konulardır. Dolayısıyla burada kadını korumak için alınmış tedbir, pek çok açıdan kadın için güvencedir. Bazı insanlara göre kadınları kendilerince güçsüz görüp iftira yöneltmek kolaydır. Paranın devreye girdiği bu tip durumlar da, söz konusu kimselerin kadına suç ve iftira atmak için kullanacağı muhtemel ortamlardan biridir. Fakat iki kadının birden borçlanmaya şahit tutulması, bu iftira riskini ortadan kaldırmaktadır.
Bu aynı zamanda kadın için psikolojik anlamda da bir rahatlama sağlar. Borç şahitliğinde borç miktarı, alacak-verecek gibi detayların unutulması oldukça riskli olabilir. Özellikle Müslümanlar, adil şahitlikte bulunmakla sorumlu tutulduklarından, borç hakkındaki detayların tümünü tam anlamıyla bilmek ve unutmamakla sorumludurlar. İşte burada, kadının alacağı bu sorumluluk ikiye bölünmüş olmaktadır. Kadın, hafızası güçlü olsa ve unutmamak için gerekli tedbirleri almış olsa da –ki, bu konuda kadınlar erkeklerden her zaman daha titiz ve tedbirlidirler- bir başkasının da varlığı onu psikolojik yükümlülükten kurtarmış olur.
Bu psikolojik yükümlülük ve unutma ihtimali erkek için de geçerlidir elbette. Fakat Kuran’da psikolojik ve maddi anlamda korunan ve itina edilen taraf daima kadınlardır. Rabbimiz, kadınları özellikle detaylara önem veren, küçük yükümlülükleri dahi ciddiye alarak üstlenen, titiz ve sorumluluk sahibi varlıklar olarak yaratmıştır. Dolayısıyla özellikle maddi bir borçlanma esnasında kadının üzerinde hissettiği yük, yaratılışı gereği çok daha büyük olur. İşte bu yükü azaltmak, onu korumak ve psikolojik baskı altına girmesini önlemek için Yüce Allah, böyle rahatlatıcı bir tedbir yaratmıştır. Bu yine, Rabbimiz’in kadına verdiği üstün değerin bir tezahürüdür.
Şu unutulmamalıdır ki, Kuran’da devlet başkanı olarak bir kadın –Sebe Melikesi- örnek verilmekte ve kararları alan güçlü bir kişi olduğu vurgulanmaktadır. Bunun anlamı Kuran’a göre kadınların devlet yöneticisi olabilecek kadar akıllı ve güçlü bir kişiliğe sahip olduklarıdır. Dolayısıyla borçlanma konusunda kadınları açıkça koruyan söz konusu ayeti “kadınların eksik akıllı oldukları” şeklinde yorumlayan kişiler, Kuran’daki hükmü gözardı ederek, kendi istedikleri yorumu yapmaktadırlar. Bizim ise ölçümüz sadece Kuran’dır.
Allah Kuran’da, kadın ile erkeğin şahitliğini bir tutar. Kuran’ın hiçbir yerinde “bir erkeğin şahitliği iki kadına eşittir” diye bir ifade yoktur. |