Müslümanların bir kısmı, yıllar boyunca, yine mevzu hadislere ve bir kısım sözde alimlerin dine katmaya çalıştıkları hurafelere dayanarak Kuran’dan sistematik olarak uzaklaşmışlardır. Söz konusu mevzu hadis ve icmalara (bazı İslam bilginlerinin verdikleri ortak şeriat hükümlerine) göre birçok Kuran’da olmayan uygulama yaygınlaşmıştır.

Bu uygulamalar öylesine zorlu ve engelleyicidir ki birçok insan Kuran’ı “dokunulmaz” olarak görmeye başlamıştır. Örneğin;

◉ “Kuran’a abdestsiz dokunulamaz” hurafesi ile Kuran okumak zorlaştırılmıştır.

◉ Abdest Kuran’da sadece tek bir ayette oldukça açık şekilde açıklanmasına ve son derece kolay olmasına rağmen, bağnazların hurafelerinde, abdesti bozan -ciltlerce kitap ile anlatılmış- binlerce sebep vardır. (Bu konunun detayları “Bağnazların zor dini” başlığı altında anlatılmaktadır.) Dolayısıyla bu sebeple Kuran’a dokunmak, adeta imkansızlaştırılmıştır.

◉ Kuran genellikle okunmaz, sadece bir koruma içinde yüksekçe bir yere asılır ve asla indirilmez.

◉ Kuran’ın bir Müslümanın hayatının en önemli parçası olması gerekirken bu hurafelere göre Kuran, Ramazan ayı, kandil günleri, cenazeler gibi bazı zamanlarda o da sadece Arapça olarak okunabilir. Kişinin, Kuran’ı kendi dilinde okuması ise kesin olarak yasaklanmıştır. Hurafeci inanışta pek çok kişi kendi dilinde Kuran okuduğunda günaha girdiğini zanneder. Bu nedenle Arapça bilmeyen toplulukların büyük bir kısmı Kuran’ın içeriğinden dahi habersizdir.

Kurani Kerim saklama kabı
Söz konusu uydurma hadis ve icmalara göre, Kuran genellikle okunmaz, sadece bir koruma içinde yüksekçe bir yere asılır ve asla indirilmez.

◉ Hurafeci zihniyet neticesinde dünyada milyonlarca Müslüman Kuran’da ne yazdığını dahi bilmemektedir.

◉ Başörtüsü Kuran’a göre bir yükümlülük olmamasına (bu konu ilerleyen bölümlerde açıklanacaktır) ve “Kuran’a abdestli dokunma” gibi bir şart bulunmamasına rağmen, bir kadının başörtüsüz ve abdestsiz olarak Kuran’a dokunması hurafe dininde yasaklanmıştır. Aynı şekilde erkekler için de uyulması zor pek çok kural ile, Kuran’a dokunmayı engelleyen birçok yanlış hüküm oluşturulmuştur.

◉ Kuran’ı okumayı engellemek için geliştirilen en bilindik hikayelerden bir diğeri de, Kuran’ın tek başına anlaşılamayacağı, anlamak için alimlerin yorum ve tefsirlerine ihtiyaç olacağı düşüncesidir. Bu eğitimi alan bir kısım Müslümanlar, Allah’ın “…Biz herşeyi yeterince açıkladık” (İsra Suresi, 12) ayetine rağmen, Kuran’da yeterli açıklamayı bulamayacaklarına inanmış ve kendilerine dayatılan mevzu hadisleri gerçek yol gösterici zannetmişlerdir.

Kuran Her an Elimizde Olması Gereken Yol Göstericimizdir

Kuran okuyan kadın

KUR’AN-I KERİM

Kuran, hayatın her anında, her yerde okunması gereken bir rehberimizdir ancak söz konusu kurallar neticesinde, bir Müslümanın Kuran’ı eline alması dahi mümkün olamamaktadır.

Oysa, “Evlerinizde okunmakta olan Allah’ın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın…” (Ahzab Suresi, 34) ayeti ile daima okunan ve hikmeti akılda kalan bir Kuran tarif edilmektedir. Yine bir başka Kuran ayetinde Allah, “Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap’tır.” (Bakara Suresi, 2) diye belirtir. Bir kitabın yol gösterici olabilmesi için içindeki yol gösteren hikmetlerin bilinmesi gerekir. Kuran’ın aynı zamanda bir rehber, yolu aydınlatıcı bir ışık, doğruyu yanlıştan ayıran bir ölçü, ihtilaf içinde olanlara karşı bir delil, bir mucize, kalplerinde manevi anlamda hastalık bulunanlara bir ilaç, sıkıntı içinde olan inanç sahiplerine bir müjde, bütün insanlar için bir öğüt ve hatırlatma, her konuyu detaylı açıklayan bir yasa, düşünmeyi derinleştiren bir yol gösterici, herşeyin çeşitli biçimlerde açıklaması, aklını kullananlar için bir uyarı, birbiriyle anlaşmazlık içindeki insanları bir araya getiren bir vasıta olduğu Kuran’ın ayetlerinde bildirilir. Bütün bunların gerçekleşmesi ancak Kuran’ı okumak ve içindeki öğütleri bilmek ve anlamakla mümkündür. Fakat bağnazlığı yayma peşinde olanlar ilk yol olarak Kuran’a ulaşmayı engellemişlerdir.

Kuran’a erişmek engellendiğinde, bir Müslüman için doğrunun yanlışın ayırt edilmesinin yolu da tıkanmış olur. Hadislerin doğruluğunu Kuran’a göre anlamanın imkanı da kalmamıştır. Bunun yerine hurafe ve sahte hadisler konulduğunda ise Kuran’dan ayrı yepyeni bir din oluşturulmuş olur. İşte, bağnaz dini, bu yöntemlerle İslam dünyasına hakim edilmiştir.

Kurani Kerim
KENDİLERİNE OKUNAN BU KİTABI SANA GÖNDERMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMİYOR MU? Elbette inanan bir topluluk için onda rahmet ve ibret vardır.
(Ankebut Suresi, 51)
“EY İMAN EDENLER, ALLAH’IN SİZİN İÇİN HELAL KILDIĞI GÜZEL ŞEYLERİ HARAM KILMAYIN VE HADDİ AŞMAYIN. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.”
(Maide Suresi, 87)

Bir Büyük Sorun: Hadislerin Ayetleri Neshettiği İftirası

Nesih konusunu önceki bölümlerde incelemiştik. Bir ayetin başka bir ayetin hükmünü ortadan kaldırdığı iddiasının mantıksızlığını tüm delilleriyle açıklamıştık. Buradaki sorun ise, bir kısım sözde ulema ve alimlerin hadislerin bir kısmının ayetlerin hükmünü kaldırdığını söyleyecek kadar ileri gitmeleridir.

Böyle bir iddiayı ortaya atanlar aslında Peygamberimiz (sav)’e iftira etmektedirler. Peygamberimiz (sav)’in sözleri ve uygulamaları ile Kuran ayetlerinin dışına çıktığına ve Kuran dışında başka bir uygulamada bulunduğuna insanları sinsice inandırmaya çalışmaktadırlar. [Peygamberimiz (sav)’i tenzih ederiz]

Peygamberimiz (sav) Kuran’a göre hükmetmiş ve yalnızca Kuran’a göre yaşamıştır. Peygamberimiz (sav)’in Kuran’ın dışında bir helal ya da haram getirme yetkisi asla ve asla yoktur, zaten peygamberliğinin ve güçlü Allah korkusunun sonucu olarak böyle bir şeyi asla yapmaz. Yüce Allah, bunun bir gazap sebebi olduğunu ayetlerde şu şekilde belirtir.

Hiç şüphesiz o (Kur’an), şerefli bir elçinin kesin sözüdür. O, bir şairin sözü değildir. Ne az inanıyorsunuz? Bir kahinin de sözü değildir. Ne az öğüt alıp-düşünüyorsunuz. Alemlerin Rabbinden bir indirilmedir. Eğer o, Bize karşı bazı sözleri uydurup-söylemiş olsaydı. Muhakkak onun sağ-elini (bütün güç ve kudretini) çekip-alırdık. Sonra onun can damarını elbette keserdik. O zaman, sizden hiç kimse araya girerek bunu kendisinden engelleyip-uzaklaştıramazdı. (Hakka Suresi, 40-47)

Kuran, ayette belirtildiği şekilde “herşeyin çeşitli biçimlerde açıklaması”dır ve korunmuştur. Allah ayetinde şöyle bildirir:

… (Bu Kur’an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin ‘çeşitli biçimlerde açıklaması’ ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111)

Kuran’da “Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah’ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Tahrim Suresi, 1) ayetinde açıkça görülebildiği gibi, Peygamberin (sav), kendi özel hayatında dahi, helal kılınanları haram kılma gibi bir yetkisi yoktur. Ayrıca pek çok ayette, “Hüküm yalnızca Allah’a aittir” (Enam Suresi, 57) ve “Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz.” (Kehf Suresi, 26) şeklinde belirterek Allah, tek hüküm koyucunun Kendisi olduğunu açıkça belirtmiştir. Allah’ın hükmü ise, Kuran’dadır.

Dolayısıyla Allah’ın vermediği bir hükmü Peygamberimiz (sav)’in vermesi mümkün değildir.

Kuran’a erişmek engellendiğinde ve Kuran’ın hükümlerinin hadisler tarafından neshedildiğini söyleyecek kadar cüret gösterildiğinde; yepyeni bir din uydurmak ve kitleleri bu dine sürüklemek de son derece kolay olmuştur. Bu yeni ve Kuran’daki İslam’dan tamamen farklı dini anlayabilmek için mevzu hadislerin bazılarını inceleyelim.

Adnan Oktar: (Hadislerin ayetleri neshettiği iddiasıyla ilgili) Adamlar Kuran’ı başka şekle sokmaya kalkmışlar. Allah’ın ayetleri için “bunların hükmü kalktı” diyor.

beyaz çiçek

Neye göre? “Bana göre” diyor. Bu alenen küfür. Bu nasıl bir laf? Bir ayeti reddedince, bütün Kuran’ı reddetmiş olursun. “Bunun hükmü kalktı, bunun da kalktı, bunun da kalktı”, diyor. Bu nasıl bir Müslümanlık anlayışı? Ne kadar sevgiyi, şefkati, merhameti anlatan ayet varsa, “hükmü kalktı” diyor. Ondan sonra Hristiyanlara, Musevilere saldırmaya sıra geliyor. Musevilere ve Hristiyanlara şefkatli davrananları kafirlikle itham ediyorlar. Kaynak ne diyoruz? “Kuran” diyor. Peki Kuran’da “Allah’ın hükmü var onlara karşı müşfik, şefkatli olmamızla ilgili, bu ayetler var” diyoruz.  “Onun hükmü kalktı” diyor. Neye göre? “Bana öyle geliyor” diyor. Allah’ın hükmü nasıl sana göre kalkar? Allah’ın ayetleri kıyamete kadar geçerli…

“Kur’andaki ayetler neshedildi” diye Hristiyan alemiyle, Musevilerle ve diğer Müslümanlarla bağımızı koparacak şeytani bir sistem kurmuşlar. Böyle birşey yok. Neshedilen Kuran ayeti yok. Kuran’ın tamamı geçerlidir. Bir oyun oynuyor şeytan, bu oyuna kimse gelmesin. Cenabı Allah, Kuran’da, Hıristiyanlarla ve Musevilerle evlenebilirsiniz diyor. Düşmanlık için neden yok. (Sn. Adnan Oktar’ın 27 Ocak 2017 tarihli A9 TV canlı yayınından)

bağnazlar

KURAN MÜSLÜMANLIĞI YAŞANDIĞINDA BÖYLE KORKUNÇ VE SEVGİSİZ GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKMAZ…

İslam adına vahşetin kaynağı bir kısım mevzu, yani uydurma hadislerdir. Bu hadis ve uygulamalar Kuran’ın içeriğine ve ruhuna tamamen terstir. İşte bu nedenle hurafelerin kaynağı olan bu hadisler deşifre edilmeli ve alınacak tedbirler akılcı şekilde belirlenmelidir.

Bağnaz Zihniyetin Sınırlarını İyi Anlamak

Bağnaz zihniyeti eleştiren Batılılar aslında bu zihniyetin ulaştığı sınırları genellikle pek bilmezler. Sahte sözler, sahte hocalar ve hurafelerle geliştirilen bu dinin kuralları, onların bildiklerinden çok daha dehşet vericidir. Bir radikalin aşırılığının göstergesi sadece bomba yüklenip kendisini patlatmasıyla sınırlı değildir. Bir bağnazın hayatının her anında korkunç bir zihniyet kendisini gösterir. Yaşadığı ortamdan ailevi yaşantısına, kadına bakış açısından tüm canlılara bakış açısına, temizlik anlayışından mutluluk anlayışına kadar herşey karanlıklarla doludur.

Burada bu bakış açısını gösterirken, radikallerin kaynak aldığı sahte hadisleri dikkatinize sunacağız ve onlara Kuran ayetleriyle cevap vereceğiz. Bunun sebebi, radikalizmin kaynağını göstermek ve bunun İslam diniyle hiçbir ilgisinin olmadığını anlatabilmektir. Her aşamada yapacağımız hatırlatmayı burada baştan belirtelim:

Burada inceleyeceğimiz söz konusu hurafelerin hiçbiri Kuran’da yoktur. Söz konusu sözde hadisler ve uygulamalar, Kuran’ın içeriğine ve ruhuna tamamen terstir. Hepsi Kuran’la çelişir, dolayısıyla İslam dinine ait değildir. Bu uydurmalar, Müslümanlara daima zarar vermiştir. İşte bu nedenle hurafeler açıkça deşifre edilmeli ve böylelikle bu tehlikeye nasıl tedbir alınacağı belirlenebilmelidir.