İnsanların birçoğu düşüncelerini, tavırlarını kontrol eden, adı konmamış ortak batıl bir dini yaşarlar. Hayatları boyunca da şuurunda dahi olmadan bu batıl dinin kurallarını uygularlar. İnsanlar dünyaya geldikleri andan itibaren aldıkları uzun telkinler sonucunda bu batıl dini adeta bilinçaltlarında benimsiyorlar. Bu nedenle de hangi dine, dile, ırka, millete mensup olursa olsunlar, benzer hareket, düşünce, tavır ve mimiklerle hareket ediyorlar.
Gayesi “adam olmak” ile özetlenecek bu dine tabi olanlar, içinde bulundukları ortama uygun olduğunu düşündükleri davranış biçimlerini, konuşma kalıplarını, yüz ifadelerini kullanırlar. Okulda genç kız, evde anne, iş yerinde iş adamı, siyasette politikacı olmanın özel bir psikolojisi vardır. Kişi bu rollerin birinden diğerine geçtikçe, psikolojisi ile birlikte davranışları ve mimikleri de yeni üstlenilen pozisyona göre değişir. Ama bu kişilerin hemen hepsi de kendilerinin son derece doğal ve normal bir yaşam sürdüklerini zannederler.
Adamlık dini mensuplarının sıklıkla uyguladıkları davranış biçimlerinden birisi de ‘yapmacıklık’ ve ‘trip atmak’tır. Karşı tarafın davranışını onaylamadığını gösterme yöntemi olarak özetlenebilecek ‘trip atma’ yöntemi, yani kişinin düşüncesini samimi, düz bir anlatımla ifade etmesi yerine samimiyetsiz şekilde el-kol hareketleri ve mimikleriyle vurgulaması, adamlık dini mensuplarınca yaygın bir şekilde kullanılır. Trip atmak olarak adlandırılan bu kirli alışkanlık adamlık dini mensuplarının adeta sessiz dilidir.
Şeytan, adamlık dini diye belirtilen yapmacık hareketleri, yapmacık yüz ifadelerini, yapmacık konuşma stillerini insanları samimiyetsizliğe çekmek için kullanır. Bu sahte din bugüne kadar tarif edilmemiş, tarif edilmediği için de hiç muhalifi olmamıştır. Kendisine karşıt düşünce geliştirilmediği için her dinin, her kültürün içinde sinsice yayılma imkanı bulmuştur. Mensupları bu dini terk etmez, çünkü yaşadıkları bu sahte hayatın kendilerine ne gibi zararlar verdiğini hiç düşünmezler bile.
Yapmacıklık üzerine kurulmuş olan adamlık dininin esası, insanın kendi kendisi gibi olmaması üzerine kuruludur. İnsan samimi bir şekilde kendi kendisi gibi olmayı başardığında ise bu batıl dinden çıkar. Ama birçok insan bu batıl dini terketmeme konusunda ısrarcı davranır. Çünkü bu batıl din toplumun büyük çoğunluğu tarafından uygulanır ve bu batıl dini terkeden kişilerin de toplum içinde yalnızlaşacağına inanılır. Adamlık dininin dünya çapında yüzyıllardır bu kadar kabul görmesi, bu sahte dininin çocukluktan itibaren gözlem yoluyla ve telkinler sonucunda insanlara öğretilmesinden kaynaklanır. İnsan en küçük yaşlarından itibaren çevresinde sürekli bu dinin mensuplarını görür ve onların her hareketini taklit etmeye başlar. Anne babaya, baba anneye çocuğu önünde sürekli trip atar. 24 saat bu samimiyetsiz mimikleri ve konuşma stillerini insanın doğal davranışları olarak gözlemleyen çocuklar da daha erken yaşlarında aynı mimikleri uygulamaya başlarlar. Dolayısıyla da her anne, her baba evlerinde çocuklarına bu batıl dini sürekli tebliğ etmiş olur. Çocuk ilk tribi genelde istediği oyuncağın alınmasını ya da kendisi ile ilgilenilmesini istediğinde yapar. Bir kere istediğini elde ettiğinde ise bu yöntemin işe yaradığını anlar. Çocukların beyni yeniliklere ve öğrenmeye çok açık olduğu için keskin gözlemleme gücü ile yeni trip atma yöntemleri geliştirir. Yoksa adamlık dini özel eğitimle ezberletilmez. Görerek ezberlenir. Ailede temelleri atılan bu batıl dinin uygulamaları filmlerde, tiyatrolarda, sokakta, arkadaş ortamlarında görülen kötü ve kirli örnekler ile iyice gelişir.
Her ortamın kendine has trip atma şekilleri vardır. Evde, okulda, iş yerinde veya arkadaşlık ilişkilerinde insanlar sanki ortak bir kitaptan okumuşcasına bulundukları ortama en uygun tripleri kullanırlar. Bu yöntemler, trip atan kişi hangi dine, hangi millete, hangi ırka mensup olursa olsun pek değişmez.
Sözgelimi kalabalık bir arkadaş grubunun içinde hoşlanılmayan bir konu açıldığında veya istenmeyen bir ortam oluştuğunda kişi “ben bundan hoşlanmadım, hadi kalkalım artık” demek yerine, arkadaşına bakıp kafasını yana yatırarak çıkışı gösterir. Ailesine istediği bir şeye razı edemeyen genç kendisini odasına kapatır, yüksek sesle müzik dinler, ailesinin çağrılarına cevap vermez. Aralarında anlaşmazlık bulunan iki kişi aynı ortamda birbirlerinin yüzüne dahi bakmaz, yan yana bir yerden geçerken başlarını ters yöne çevirirler. Bazı durumlarda yapılan tripler ise bir anlık değildir. Kişiler birbirlerine hiç yorulmadan, sıkılmadan günler boyunca aynı kirli mimikleri kullanabilirler. Küstülerse konuşarak sorunları halletmek yerine küskünlüğe ait hareketleri ve tavırları; öfkelendilerse öfkelerini yenmek yerine öfkeye ait bütün mimikleri; yoruldularsa uyuyup dinlenmek yerine uykusuzluklarını belli edecek bütün yüz ifadelerini ve beden hareketlerini eksiksiz uygularlar. Dünya üzerinde evrensel olarak uygulanan bütün bu kirli ve küçük düşürücü tavırları kişiler aslında kendilerini bu batıl dinin diğer mensuplarına beğendirmek veya onlar arasında yer edinebilmek için yaparlar. Ancak konuları akılla, samimiyetle, dürüstçe değerlendirmek yerine, ezberlenmiş, samimiyetsiz tepkilerle halletmeye çalışmanın sonucunda hem kendi canları yanar, hem de karşılarındaki kişinin canı yanar. Halbuki çoğunluğa uymak, çoğunluğun kabulünü kazanmaya çalışmak insanı büyük hatalara sürükleyebilir. Samimi iman eden bir Müslüman asla çoğunluğa değil, en başta Kuran’a, sonra da vicdanına göre hareket eder. Allah Kuran’da bu gerçeğe şu ayetle dikkat çekmiştir:
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.’ (Enam Suresi, 116)
Adamlık dini aklen ve ruhen derinliği tam kavrayamamış, Kuran ahlakını tam hayatına adapte edememiş insanların batıl dinidir. Bu batıl dinin içinden çıkabilmek için de insana düşen asaletle ve kaliteyle tamamen çelişen bu tavırları yapmadan önce kendisine objektif bir gözle dıştan bakmasıdır. Çünkü her ne kadar kimse üstüne alınmak istemese de, çocukluktan itibaren öğrenilen adamlık dini herkesin üzerinde belirli bir etki yaratmış olabilir.
Nitekim akıl, vicdan ve samimiyet insanı Kuran ahlakını yaşamaya yöneltir. İnsan olaylar karşısında dikkatini açık tutup hep Kuran’a uygun ve Allah’ın razı olacağı şekilde tavır gösterirse, adamlık dininin kötü etkisinden de kurtulur. Çevresindeki herkes adamlık dininin gereklerini yapsa da, imanlı bir Müslüman asla bu tarz bir basitliğe tenezzül etmez. Kendisine trip atılsa da, Müslüman her zaman en samimi ve en dürüst kişiliğiyle karşısındaki kişiye yaklaşır. Bu da Müslüman’ın önemli bir üstünlüğüdür.