Yukarıda açıkladığımız Yunus Suresi 21. ayette de görülebileceği gibi, kendilerine nimet verilen inkarcılar hemen Allah’ın ayetlerine yönelik bir düzen kurmak, Müslümanları kendilerince güçten düşürmek için çaba gösterme peşine düşmektedirler. Diğer ayetlerde de görülebileceği gibi bu inkarcılar Hakka karşı büyük ve geniş çaplı bir mücadele içine girerler. Amaçladıkları gibi zevkleri peşinde koşacakları yerde, ayette “Gerçek şu ki, inkar edenler, (insanları) Allah’ın yolundan engellemek için mallarını harcarlar; bundan böyle de harcayacaklar” şeklinde bildirildiği gibi, bütün maddi ve manevi olanaklarını Müslümanlara karşı kullanırlar. (Enfal Suresi, 36) Kendi akıllarınca Müslümanları yenilgiye uğratabilmek, Kuran ahlakının yeryüzüne hakim olmasını engelleyebilmek için en değer verdikleri dünyevi metalarını, mallarını, imkanlarını harcamaktan çekinmezler. Tek sahip olduklarının dünya hayatı olduğunu zannetmelerine rağmen sahip oldukları bütün vakitlerini Müslümanlara tuzak kurmak, onlara karşı entrika çevirmek için kullanmakta sakınca görmezler. Bütün enerjilerini, Müslümanlara karşı kötülük tasarlamakla geçirebilirler. İşte bu, gerçekten büyük bir mucizedir.

Kuran ahlakına karşı mücadele eden bir insanın tüm bunlara gücünün yetmemesi gerekir. Yaşadığı bu sınırlı hayatta, bir gün mutlaka yok olacağı endişesi ile hiçbir zaman rahat olamaması gerekir. Sürekli içinde bu huzursuzluğu yaşadığı için Müslümanlara yönelik bir karşı çabaya girişememesi gerekir. İmansız olduğundan, ahirete inanmadığından, Allah’a dayanıp güvenmediğinden ve bunların sonucunda sürekli korku ve tedirginlik içinde yaşadığından bu kişiden kendi canını kendince değerli görmesi beklenir. Dolayısıyla ölümden de şiddetle korkması beklenir. Elindeki yegane dünyevi değerlerini, parasını ve diğer imkanlarını Müslümanları güçsüz kılmaya çalışmak için harcamaması, entrika çevirmeye vakit ayıramaması, böylesine bir işe takat getirememesi gerekir. Böyle bir insandan beklenen zihnini uyuşturup kendince eğlenceye dalması, kalan vaktini kendini dünyevi zevklerle oyalayarak geçirmesidir. Fakat bunu yapamamaktadırlar.

Çünkü Allah onları Müslümanlarla mücadele etmeleri için özel olarak yaratmıştır. Bu onların kaderlerindeki görevidir. Bu insanların bütün korkularına rağmen tüm dünyevi imkanlarını Allah’a ve Allah taraftarlarına karşı mücadele için harcamaları, ölümden bu kadar dehşetle korkarken Müslümanları yok etmek uğruna onlara karşı mücadeleye girmeyi göze almaları, Allah’ın onları imtihanın bir gereği olarak, özel bir yaratılışla yarattığının çok açık delilidir. Ayette belirtildiği gibi, bu özel yaratılışın bir gereği olarak Müslümanlara düzen ve tuzak kurmak, bu insanlara süslü-çekici gösterilmiştir:
…Hayır, inkar edenlere kendi hileli-düzenleri süslü-çekici gösterilmiştir ve onlar (doğru) yoldan alıkonulmuşlardır. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur. (Rad Suresi, 33)