Dünya hayatında uyarılıp korkutuldukları halde samimiyetsizlikte direten ve gerçek imanı yaşamaya yanaşmayan insanlar, ahirette de sonsuza kadar mutsuz olabileceklerini düşünüp sakınmalıdırlar. İnsan dünya hayatında denenmektedir; nefsiyle olan mücadelesinde Allah’ın beğendiği ahlakı ve imanı ne ölçüde yaşayabilirse ahirette de o ölçüde bir karşılık alacaktır. Nefislerini temizleyip arındıranlar cennetle, onu günah ve kötülüklerle örtüp saranlar da cehennemle karşılık görecektir.
Dünyadayken dürüstlüğü, samimiyeti yaşamayan, tevazuyu, teslimiyeti bilmeyen, dik başlılığı, isyanı ve ikiyüzlülüğü kendilerine ilke edinen insanlar, ahirette bu ahlaklarına uygun bir karşılık alırlar. Allah, cenneti tüm kötülüklerden, eksikliklerden arındırmıştır. Cennetine kabul ettiği kimseler de dünya hayatında nefislerindeki tüm kötülükleri temizleyip arındırmaya çalışmış insanlardır. Cennete kabul edilmek isteyen bir kişinin dünyada kendisini tüm kötülüklerden arındırması gerektiği açıktır. Çünkü dünya hayatında kötülüklerini muhafaza eden, güzel ahlakı yaşamayan, sevmeyi, sevilmeyi, güzelliklerden zevk almayı bilmeyen bir kişi kuşkusuz ahirette de birdenbire bunlardan zevk alan bir insan haline gelemez. Dünya hayatı onun için bir eğitim yeridir ancak burada nefsine bu özellikleri kazandırdığı takdirde ahirette de bu özelliklere sahip olabilecektir. Aksinde, dünyadaki ahlakının bir karşılığı olarak ahirette de aynı sıkıntıları, azapları ve mutsuzlukları yaşamaya devam edecektir.
İşte bu nedenle her insan kendisini bekleyen bu tehlikeden korkmalı, buna karşı hazırlık yapmalı ve henüz vakit varken imanı tüm samimiyetiyle yaşayabilmek ve Allah’ın beğendiği ahlaka ulaşabilmek için elinden gelen tüm çabayı göstermelidir. Dünya hayatında samimiyetsiz bir ahlak gösteren kimselerin ahirette alabilecekleri karşılıklardan bazıları Kuran ayetlerinde şöyle bildirilmiştir:
Dünyada Büyüklenen Kimselerin Ahirette Alçaltılıp Küçük Düşürülecekleri Unutulmamalıdır:
Nefislerindeki kibir ve enaniyet duygularından kurtulamayan kimseler, insanlara büyüklük taslayabilmek, her zaman her yerde herkesten daha iyi ve daha üstün bilinebilmek için büyük çaba harcarlar. Ne var ki bu çaba onların dünya hayatını mutsuzluk ve azap içerisinde yaşamalarına neden olur. Bu kimselerin ahirette alacakları karşılık da yine horlanma, aşağılanma ve küçük düşürülmedir. Allah bu insanlar için Kuran’da şöyle buyurmaktadır:
Sizin İlahınız tek bir İlah’tır. Ahirete inanmayanların kalpleri ise inkarcıdır ve onlar müstekbir (büyüklenmekte) olanlardır. Şüphesiz Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez. Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” dendiğinde, “Eskilerin masalları” dediler. Kıyamet gününde kendi günahlarının tümünü ve bilgisizce saptırdıklarının günahlarının bir kısmını yüklenmeleri için. Bak, ne kötü yük yükleniyorlar. Onlardan öncekiler, hileli-düzenler kurmuşlardı da, Allah(ın azab emri) onların kurdukları yapıların temellerine geldi, böylece üstlerindeki tavan tepelerine çöktü; azab onlara şuurunda olmadıkları yerden gelmişti. Sonra (Allah) kıyamet günü onları aşağılık kılacak ve diyecek ki: “Haklarında (mü’minlere karşı) düşman kesildiğiniz ortaklarım hani nerede?” Kendilerine ilim verilenler, dediler ki: “Bugün, gerçekten aşağılanma ve kötülük kafirlerin üstünedir.” Ki melekler, kendi nefislerinin zalimleri olarak onların canlarını aldıklarında, “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” diye teslim olurlar. Hayır, şüphesiz Allah, sizin neler yaptığınızı bilendir. Öyleyse içinde ebedi kalıcılar olarak cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların konaklama yeri ne kötüdür. (Nahl Suresi, 22-29)
… Sen bu zalimleri, ölümün ‘şiddetli sarsıntıları’ sırasında meleklerin ellerini uzatarak onlara: “Canlarınızı (bu kıskıvrak yakalanıştan) çıkarın, bugün Allah’a karşı haksız olanı söylediğiniz ve O’nun ayetlerinden büyüklenerek (yüz çevirmeniz) dolayısıyla alçaltıcı bir azabla karşılık göreceksiniz” (dediklerinde) bir görsen… (Enam Suresi, 93)
Dünya hayatında büyüklük arzusuna kapılanlar, ahirette ‘küçültücü bir sürüklenme ile yüzükoyun bir halde cehenneme sürüklenerek’ gösterdikleri ahlaklarının karşılığını alacaklardır:
Cehennem ateşine, ‘küçültücü bir sürüklenme ile’ sürüklenecekleri gün; (Tur Suresi, 13)
Doğrusu Biz kafirlere zincirler, demir halkalar (tomruklar) ve çılgınca yanan bir ateş hazırladık. (İnsan Suresi, 4)
… başları üstünden de kaynar su dökülür. (Hac Suresi, 19)
O yüzükoyun cehenneme doğru sürülüp-toplanacak olanlar; işte onlar, yer bakımından çok kötü, yol bakımından sapmış olanlardır. (Furkan Suresi, 34)
Tartışmacı Bir Ahlak Gösteren Kimseler, Cehennemin Sürekli Olarak Birbirleriyle Tartışan İnsanlarla Dolu Olduğunu Unutmamalıdırlar
Müslümanların kendisine yaptığı çağrılara gereken önemi vermeyen, bunları güzellikle karşılamayıp ters tavırlarla, tartışmacı bir üslupla karşılık veren kimseler, ahirette alabilecekleri karşılığı düşünmelidirler. Ahirette de aynı şekilde kendilerini sonsuza dek azap içerisinde tartışırken bulabileceklerini unutmamalıdırlar. Dünyada bu samimiyetsiz ahlakın kendilerine yaşattığı azabın, ahirette sonsuz bir azaba dönüşebileceğini bilmelidirler. Bu ahlak bu kimselerin dünya hayatında kimseyle dost olamamalarına, sevip sevilememelerine, bu nimetlerden mahrum kalmanın azabını yaşamalarına neden olur. Allah dilerse aynı huzursuz ortamı bu kimseler için sonsuza dek yaratabilir. Zira Kuran’da cehennem ehlinin de sürekli olarak birbirleriyle tartışma halinde olduklarından, ateşin acısının yanı sıra bir de bu huzursuz ortamın getirdiği manevi azabı da tattıklarından bahsedilmektedir:
Bu cehennem halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir. (Sad Suresi, 64)
Orada birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki: “Andolsun Allah’a, biz gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz,” (Şuara Suresi 96-97)
(Allah buyurur:) “Benim huzurumda çekişip-durmayın. Ben size daha önce ‘kesin bir uyarı’ göndermiştim.” (Kaf Suresi, 28)
Allah’ın ayetlerini okuyan ve bilen insanlar, tartışmanın cehennem ehlinin özelliği olduğunu bilerek, bu kötü ahlaktan şiddetle kaçınmaları gerekir.
Dünya Hayatında Bedbaht ve Mutsuz Olanlar, Cehennem Ehlinin de Mutsuz ve Bedbaht Olduklarını Unutmamalıdırlar
İmanı kavradıkları halde dünya hayatında sürekli mutsuzluk içerisinde yaşamayı olağan karşılayan insanların, mutsuzluğun ve bedbahtlığın, cehenneme ait özellikler olduğunu unutmamaları gerekir. Allah bu gerçeği şu ayetiyle bildirmektedir:
“Artık sizi, ‘alevleri kabardıkça kabaran’ bir ateşle uyardım. Ona, ancak en bedbaht olandan başkası yollanmaz; Ki o, yalanlamış ve yüz çevirmişti. Sakınan ise, ondan uzak tutulacaktır.” (Leyl Suresi, 14-17)