İnsanlar içinde, Allah’tan başkasını ‘eş ve ortak’ tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah’a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah’ın olduğunu ve Allah’ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. ( Bakara Suresi, 165 )

Allah’ın ayette bildirdiği gibi inkar edenler ‘Allah’tan başkasını eş ve ortak tutarlar’. Yani tüm gücün ve aklın sahibi bir tek İlahımız olan Allah için yaşamak ve Allah’tan korkmak yerine birbirlerini put edinirler. İnsanların ne düşündüğünü esas alarak kişiye göre karakter gösterirler. Eğer birinden çıkarları varsa o kişinin hoşlanacağı gibi konuşup onu ikna etmeye çalışırlar. Karşısındaki kişi espirili kişilerden etkileniyorsa bir anda espirili bir kişilik sergiler, ciddi kişilerden etkileniyorsa bir anda ‘ciddi taklidi’ yaparlar. Yani aslında samimi olarak karşısındakini ciddiye aldığı için değil ondan öyle beklendiğini düşündüğü için bu tavrı gösterirler. Bu yapmacık tavırlar halk arasında ‘kafalama’ olarak da bilinmektedir. Böyle bir insan hiç bir zaman kalben hissettiklerini yansıtmaz. Çünkü bu gibi kişilerin mantığına göre ancak ‘kafalama’ yaptıklarında dünyevi menfaatlerini elde edebilirler. Kafalama çeşitlerinden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:

    – Örneğin işyerinde yükselmek isteyen bir çalışan, patronunun gözüne girmek için ‘işle ilgili herşeyi çok iyi biliyor ve sahipleniyor taklidi’ yapar. Oysa işyerini gerçekten sahiplendiğinden ve işyerinin çıkarlarını gözettiğinden değil sadece mevki olarak yükselip daha fazla maaş almak istediğinden o şekilde davranır.

    – Kadın-erkek ilişkilerinde de kafalama taktiği sık sık uygulanır. Erkek ‘güçlü ve zengin taklidi’ yapar. Kadın da ‘ seviyor taklidi ‘ yapar . Ama aslında iki tarafta samimi kişilliklerini göstermiyordur ve belli çıkarlar peşindedirler.

    – Bankalarda veya sıra beklenen kamu kuruluşlarında sıra beklememek için ‘acil işi ya da bakması gereken bir hastası olan mağdur insan taklidi’ yapılır. Bu kişilerin kafalama taktiğini kullanmak istemelerinin sebepleri ise sadece zorluktan kurtulmak ve rahat etmektir.

    – Kafalama taktiğini kullanan kişi kasten ahlaksızlık ya da zalimlik yaptığında eğer eleştirilmiş ve tepki almışsa kendini temize çıkarmak için ‘iyi niyetli ve saf taklidi’ yapar. Bu taktik karşı tarafı ikna etmeye yetmediyse ‘üzerine gelindiği için kalbi kırılmış ve kendisine güvenilmediği için üzülmüş mağdur insan taklidi’ yapar. Böylece Allah rızasını esas almayan bu insanlar ‘kendilerince’ hem karşı tarafı iyi niyetli olduğuna inandırmış hem de o kadar iyi niyetli olduğu halde bunun anlaşılamaması nedeniyle karşı tarafı suçlu konuma düşüren, mağdur insan olacaklardır. Kendilerince bu ahlaksız tavırla insanların gözünde üstün geldiklerini düşünürler. Oysa Allah’ın hoşnutluğu esas alınmadan yapılan böyle bir tavır ancak insanın aşağılanmasına ve küçük düşmesine yol açar.

    – Arkadaşlar arasında yapılan ‘kafalama taktiğinde’ ise ‘birbirini koruyup kolluyor taklidi’ yapılır. Fakat birbirlerine karşı Allah rızasından kaynaklanan içten ve samimi sevgileri olmadığı için zorluk ve sıkıntı zamanı geldiğinde ‘güvenilir arkadaş taklidi’ yapan bu insanlar hiç düşünmeden yüz çevirerek arkadaşlarını ortada bırakırlar.

    – Evlenmeden önce birbirlerine hediyeler alıp, mektuplar yazan, sürekli birbirlerini hoşnut etmeye çalışan çiftlerin kafalama taktiği ise ‘mükemmel insan taklidi’ yapmaktır. Böyle insanların gerçek yüzü evlendikten sonra ortaya çıkar. Daha önce son derece ‘yumuşak başlı, ilgili, hoşsohbet taklidi’ yapan bu insanlar istediklerini elde ettikten sonra kendi kişiliklerini saklama gereği duymazlar ve bir anda vurdumduymaz, bencil ve kaba kişiliklerini yaşamaya başlarlar. Allah korkusu olan bir mümin ise Allah’ın kalbindekinden her an haberdar olduğunu bildiği için asla ikiyüzlü ve samimiyetsiz bir tavır gösteremez. Aksine içi dışı bir, güvenilir bir insandır. İnsanların rızasını hedeflemenin (haşa) Allah’a ortak koşmak (şirk) olacağını bildiği için Kuran’da yasaklanan bu küçükdüşürücü tavırdan şiddetle kaçınır.

    – Maddi imkanı lüks ve gösterişli yaşamaya yetersiz olan bazı insanlar ise zengin ve çevresi olan kişilere yanaşarak ‘en iyi arkadaş taklidi’ yaparlar. Haksız, hatalı, adaletsiz hatta ahlaksız olsalar dahi karşılarındaki kişiye sürekli övgüler yağdırırlar. Böylece bu kişinin bulunduğu lüks mekanlarda bulunarak kendilerince zengin gibi görünebilecekler ve bu kişilerin maddi imkanlarından yararlanabileceklerdir. Oysa Allah rızası için yaşayan bir insan için mal, itibar, para gibi dünyevi isteklerin hiç bir önemi yoktur. Dolayısıyla bunları elde etmek için asla aşağılayıcı bir tavra girmez ve sadece Allah’ı hoşnut etmek için Kuran’ın emir ve yasaklarına göre yaşar.

    – Bir de mağazalarda görevli olan bazı kişilerin kıyafet satmak için yaptığı‘çok beğenme taklidi’ vardır. Bu kişiler için satacakları kıyafetin kişiye gerçekten yakışıp yakışmamasının bir önemi yoktur onlar sadece kıyafeti satmak isterler. 

Kişiler arasında samimi bağlantının olmasının asla mümkün olmadığı ‘KAFALAMA MANTIĞI’ nın uygulamalarından sadece bir kısmına baktığımızda bile Allah rızası için yaşamayan insanların samimiyetsiz, mutsuz ve huzursuz yaşantılarını anlayabiliyoruz. Bu aslında inkar edenlerin, Allah’a iman etmedikleri için dünyada çektiği sıkıntılardan bazılarıdır. İman edenler bu tür sıkıntıları hiç yaşamadıkları gibi vicdanlarını kullanıp Kuran’da bildirilen ahlakı uyguladıkları için çok mutlu, huzurlu, samimi ve güvende yaşarlar. Kimseyi ikna etmeye, yaranmaya, çıkar elde etmeye, üstün gözükmeye çalışmadıkları ve sadece Allah’ın razı olacağı samimiyete önem verdikleri için Allah dünyada onlara, inkar edenlerin sahip olamayacağı, maddi ve manevi imkanları nasip eder. Allah asıl nimet bolluğunu ise, müminlere sonsuz cennet hayatlarında nasip edecektir. Cennette müminler için sürekli bir mutluluk, neşe, huzur ve güzellikler vardır. Allah bu nimetleri iman edenlerin samimiyetlerinin ve salih amellerinin karşılığı olarak vermiştir. İnkar edenler ise ‘KAFALAMA MANTIĞINA’ kapılarak dünyada samimiyeti ve gerçek sevgiyi yaşayamadıkları gibi ahirette de, cehennem azabıyla sonsuza kadar cezalandırılacaklardır. Bu, onların Allah rızasını esas almadan kendi istek ve tutkularına kapılarak yaşamayı amaç edinmelerinin bir karşılığıdır.

Allah Kuran’ı gözardı edip sadece kendi çıkarları için yaşayan inkarcıların cehennemdeki konumunu şu şekilde bildirmektedir:

Allah’ın indirdiği Kitaptan bir şeyi gözardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır. Onlar, hidayete karşılık sapıklığı, bağışlanmaya karşılık azabı satın almışlardır. Ateşe karşı ne kadar dayanıklıdırlar! (Bakara Suresi, 174-175)