İnsan sonsuzluğa göre ayarlıdır. Sonsuz yaşamak ister. Güzelliklere, nimetlere sonsuz kere sahip olmak ister.
Fakat bir bakar ki, hiç beklemediği, hiç anlayamadığı şekilde ömrü geçiyor. Nimetler tükeniyor. Güzellikler elinden gidiyor.
İnsan, yaşlanmayı istememesine rağmen bedeni hiç durmadan daha kötüye, daha eskiye doğru gider. Ruhu taptaze, genç ve dinamik olduğu halde bedeni bir süre sonra pek çok şeyi yapamaz hale gelir, tüm enerjisini ve niteliğini kaybeder.
En verimli olduğunu zannettiği bir dönem içinde bir de bakar ki gençliğini kaybetmiş, sağlığını yitirmiş, hiç anlamadan onlarca yılı tüketmiş.
Bunu insanın yadırgamasının bir sebebi vardır. Bunun nedeni, Allah’ın insanı sonsuz yaşama içgüdüsü ile yaratmış olmasıdır. İnsan, sonsuz bir yaşama ayarlıdır. Bu nedenle yaşlanmayı, zamanla eskiyip yıpranmayı kabul etmek istemez. Ölüm ile her şeyin sona ereceği fikrini kabul edebilmesi, bu fikre alışkın yaşayabilmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla insan sonsuzluğa ayarlıdır. İşte bu gerçek, ahiretin varlığının en büyük delillerinden biridir. Sonsuzluğa ayarlı olan insan ruhunun yegane yaşam alanının bu geçici dünya olması mümkün değildir. Şuurlu bir insanın, ölüm ile biteceğini düşündüğü dünya hayatında rahat ve huzur içinde, sabırlı bir şekilde ölümü bekleyerek yaşayabilmesi imkansızdır. İnsanın bu dünyada rahatlık ve huzur içinde yaşayabilmesini sağlayacak olan şey, Allah’ın var olduğunu, Allah’ın kendisi için ahirette sonsuz bir yaşam yaratmış olduğunu bilmesi, buna inanıyor olmasıdır.
Allah insanda içgüdü vesilesi ile çeşitli beklentiler ve istekler yaratmıştır. Sevgi, şefkat, merhamet, acıma gibi içgüdüler dünyada tatmin edilecek şekilde var edilmiştir. Sevimli bir bebeğin, küçük bir köpek yavrusunun merhamet ve acıma duygularını şiddetle tatmin etmesi, dostluk, sevgi ve güvenin sürekli ihtiyaç olarak yaratılması gibi, sonsuzluk da bir içgüdü olarak vardır. İnsanda bu isteği yaratan Yüce Allah, bu isteğin karşılığını da yaratmıştır. Bu güçlü isteğin tatmin yeri dünya olamayacağına göre, insanın ahirete göre yaratılmış olduğu kesindir.
Bu, insanın ahiretin varlığını anlaması için yaratılmış, ruhunda kesin olarak yaşadığı, açık ve teknik bir gerçektir. İnsan, ölüm ile yok olup gitmeyeceğini, ölüm ile bitecek bir dünya için yaşayıp ömrünü tüketmeyeceğini bilip akledebilecek bir şuurda yaratılmıştır. Yalnızca birkaç dakika düşünmesi bile, bunu anlaması için yeterli olacaktır. O halde, asıl varılacak yerin ahiret olduğu kesindir. Ve ahiret, insanların sonsuz cennet ve cehenneme sunuldukları yer olacaktır. Aklı başında bir insanın bu gerçeği görerek varması gereken sonuç, dünya hayatının geçici bir imtihan yeri olduğunu bilerek, Allah rızası için ahirete yönelik yaşamasıdır. Çünkü cennet, Allah’ın Kendi rızasını kazanmış müminlere tüm nimetleri sonsuza kadar sunduğu sonsuz güzellikte bir yaşam iken; cehennem, azabın en şiddetlisinin sonsuza kadar yaşandığı, pişmanlığın fayda getirmediği, dehşetli bir yaşam olacaktır.
Nasıl oluyor da Allah’ı inkar ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O’na döndürüleceksiniz. (Bakara Suresi, 28)