Sevgi ancak karşılıklı güven duyularak yaşanabilecek bir duygudur. Güvenin oluşması için ise tek şart Allah’a iman eden bir insan olmaktır. Çünkü ancak Allah’tan korkan bir insan Allah’ın hoşnutluğunu arar ve kendi çıkarlarını gözetmez. Böyle bir insan Allah’ın haram kıldığı hiç bir şeyi yapmayacağından güvenilirdir. Nitekim inkar eden insanlar arasında sevginin yok olmasının nedenlerinden biri güvensizlik hissidir. Bir insan karşısındaki insana güvenemediğinde değil sevmek samimi bile olamaz. Çünkü samimi olduğunda herşeyin kendi aleyhine kullanılmasından korkar. Bu yüzden inkar edenler hayatlarını gizlilik içinde yaşarlar ve kendilerini korumak için sürekli tetikte olurlar. Elbette çok açıktır ki böyle bir birliktelikte sevgi yaşanamaz. İnkar edenler de sevgiyi yaşayamayacaklarını bildikleri içinde kendi istek ve tutkuları için yaşamayı tercih ederler. Sevginin neden yok olduğunu düşünmek ve çözüm aramak yerine kilitlenmiş çözümsüz bir sistem içinde sevgiyi hiç hissedemeden yaşarlar. Sevginin yerine tercih ettikleri duygu ise çılgınca şeytani bir hırstır. Bu hırs para kazanma tutkusu, gösteriş yapma ya da itibar elde etmeye çalışma gibi çeşitli şekillerde ortaya çıkar. Fakat dünyevi nimetler, Allah rızası için elde edilmedikten sonra insana zarardan başka birşey sağlayamaz. Nitekim her insanın ölümlü olduğunu ve dünyada elde ettiği herşeyin bir gün ölümle son bulacağını düşündüğümüzde bu hırsların ne kadar boş olduğu anlaşılır. Dünyada insanın yaptıklarından tek geriye kalan Allah rızası için yaptığı salih amelleridir. Kuran’da bildirilen bu gerçeğin farkında olan müminler sadece ahireti düşünerek Allah rızası için çabalarlar. Allah’a olan sevgileri sonsuza kadar olduğu içinde kalplerindeki sevgi hissi hiç tükenmez aksine çoğalarak artar. Herşeyi Allah’ın tecellisi olarak görüp sevdikleri için Allah müminlere, sadece onların hissedip yaşayacağı gibi olağanüstü bir zevk verir.
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)