İnsanı inkara sürükleyen faktörlerden biri, kendisine sonsuza dek yaşayacağı, hiç ölmeyeceği hissini veren garip bir aldanıştır. Gençler, hep genç kalacaklarını, ya da en azından çok uzun bir süre sonra yaşlanacaklarını sanırlar. Orta yaşlılar da daha hala çok uzun bir ömürleri olduğu avuntusu ile oyalanırlar. Etraflarındaki medeniyet de onların aldanışını artırır. İnsanlar tarafından yapılmış görkemli binalar, süslü ve göz alıcı eserler, evler, arabalar, gösteriler vs. hepsi onlara içinde yaşadıkları hayatın kalıcı ve sağlam olduğu izlenimini verir.
Aslında bu aldanış, evrenin ilk ve en büyük aldanışının yeni bir örneğinden başka bir şey değildir: Hz. Adem (as) ve eşinin cennetten kovulmalarına sebep olan günah, şeytanın “… sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?” (Taha Suresi, 120) şeklindeki kışkırtmasının sonucunda işlenmiştir.
İşte bu nedenledir ki, tebliğ yapılan kişinin bu büyük fitneden korunması gerekir. Kendini ve etrafındaki medeniyeti kalıcı ve sağlam bir varlıklar topluluğu olarak görmekten kurtulmalı ve aslında hepsinin ve herşeyin Allah’ın iradesi ile ayakta duran ve O dilediğinde anında yok olacak birer hayal, birer vehim olduğunu öğrenmelidir. Bilmelidir ki, evrendeki tüm hayat, Allah’ın “Hayy” (Hayat Veren) sıfatının birer tecellisinden başka bir şey değildir. Ve Allah, bu tecellileri son derece zayıf ve geçici bir tabiatta yaratmıştır.
Eskiden yaşamış ve Allah’ın helak ettiği toplumların haberleri, tebliğ yapılan kişinin zihnine yerleşmiş olan bu aldanışın silinmesi için anlatılabilir. Nice güçlü kavimler, nice görkemli medeniyetler sırf Allah’ın emrine itaat etmedikleri için korkunç bir biçimde helak edilmiş, O’nun gazabı altında sönüp gitmişlerdir. Kuran’da Allah şu şekilde haber vermektedir:
Kendilerinden önce nice nesilleri yıkıma uğrattığımızı görmüyorlar mı? Biz, sizi yerleşik kılmadığımız bir biçimde onları yeryüzünde (büyük bir güç ve servetle) yerleşik kıldık; gökten üzerlerine sağanak (bol yağmurlar) yağdırdık, nehirleri de altlarından akar yaptık. Ama günahları nedeniyle Biz onları yıkıma uğrattık ve arkalarından başka nesiller (inşa edip) var ettik. (Enam Suresi, 6)
Allah, elçi gönderilmiş ancak dini yalanlayan ve Resullere şiddetle karşı koyan toplulukları yıkıma uğratmıştır. Kuran’da bu gerçeği Allah, “sonunda onu yalanladılar, böylece onları o gölgelik gününün azabı yakaladı. Gerçekten o, büyük bir günün azabıydı” (Şuara Suresi, 189) hükmüyle bildirir. Bir başka ayette şöyle buyrulur
“Kendisi için bir uyarıcı olmaksızın, Biz hiçbir ülkeyi yıkıma uğratımış değiliz, (onlara) hatırlatma (yapılmıştır), Biz zulmedici değiliz. (Şuara Suresi, 208-209)
Helak olmuş kavimlerin anlatılması, hatta bunlardan kalan arkeolojik bulguların gösterilmesi ve içinde yaşanılan kavmin de Allah dilerse her an helak edilebileceğinin anlatılması, tebliğ yapılan kişinin Allah’tan başka güvendiği dayanakların önemli bir bölümünü yok eder. Kendisinde büyük bir güç gördüğü medeniyet ve teknolojinin, insanları Allah’ın aciz bir kulu olmaktan çıkarmadığını, Allah’tan başka da gücüne güven duyulacak ve kendisinden korkulacak bir merci olmadığını ona hissettirir.