Soru sormanın amacı karşı tarafın fikrini öğrenmek olduğu gibi, onu belli bir konu üzerinde düşünmeye yöneltmek de olabilir. Bu ikincisi tebliğ yaparken son derece etkili bir yöntemdir.

Cahiliye toplumunun en önde gelen özelliği, Kuran’da kastedildiği şekilde düşünmeyi bilmemeleridir. Hayatın gerçek anlamı hakkında düşünmezler. Genelde kariyerleri, gelecekleri, maddi durumları, sosyal çevreleri, eğlenceleri ya da bunun gibi dünyevi konular üzerine kafa yorarlar. Pek çoğu evrenin nasıl var olduğu, sahip oldukları bedenin kimin tarafından yaratıldığı, ölümle birlikte insanın nereye gittiği gibi temel imani konular hakkında gereği gibi düşünmezler.

İşte bu nedenle kişiyi mutlaka düşünmeye sevk etmek gerekir. Hem içinde yaşadığı sistemin çarpıklığını görmesi, hem de temel imani konuları kavraması için hayati derecede önemlidir bu. Düşünmek insanın kendi kendine bazı sorular sormasına, eksikleri fark etmesine ve içinde bulunduğu durumdan sıkıntı duymasına neden olacaktır. Bunun sonucu ise doğruyu ve gerçeği aramak olacaktır. Nitekim Allah Kuran’da insanları düşünmeye sevk eder ve sorularla neler üzerinde düşünmeleri gerektiğini hatırlatır. Örneğin bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:

De ki: “Düşündünüz mü hiç; eğer Allah sizin işitmenizi ve görmenizi alıverir ve kalplerinizi mühürlerse, onları size Allah’tan başka getirebilecek ilah kimdir?” Bak, Biz nasıl ayetleri ‘çeşitli biçimlerde açıklıyoruz da’ sonra onlar (yine) sırt çevirip-engelliyorlar? (Enam Suresi, 46)

Başka ayetlerde de yine düşündürmeye yönelik sorular vardır:

De ki: “Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: “Allah” diyeceklerdir. Öyleyse de ki: “Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? İşte bu, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah’tır. Öyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hâlâ çevriliyorsunuz? (Yunus Suresi, 31-32)

Hz. İbrahim (as) da kavminin sapıklığını onları düşündürtmek suretiyle kendilerine buldurtur:

Onlara İbrahim’in haberini de aktar-oku: Hani, babasına ve kavmine: “Siz neye kulluk ediyorsunuz?” demişti. Demişlerdi ki: “Putlara tapıyoruz, bunun için sürekli onların önünde bel büküp eğiliyoruz.” Dedi ki: “Peki, dua ettiğiniz zaman onlar sizi işitiyorlar mı? Ya da size bir yararları veya zararları dokunuyor mu?”, “Hayır” dediler. “Biz atalarımızı böyle yaparlarken bulduk.” (Şuara Suresi, 69, 74)

İnanmak kişinin özgür iradesi ve isteğine bırakılacağından, mühim olan onu gerçekler üzerinde düşünmeye sevk etmektir. Doğruyu görebilmek için insanın önce konu üzerinde düşünmesi gerekir. Bu nedenle mümin, tebliğ yaptığı kişiyi düşünmeye sevkedici tarzda konuşmalar yapmalıdır.