Gerek Resuller gerekse onların etrafındaki müminler, her işlerinde Rabbimiz’e yönelip döndükleri ve samimi bir kalple O’na teslim oldukları için sürekli şevkli, heyecanlı ve çoşkulu bir ruh haline sahiptirler. Son derece derin, hikmetli, acizliğini bilen, ahirete yönelmiş bir ruh halidir bu. Bu ruh hali, herşeyin kontrolünün Allah’ta olduğunu bilmekten kaynaklanır. Hz. İbrahim (as)’ın Kuran’da bildirilen aşağıdaki sözleri, bu güzel hali göstermesi açısından önemlidir:

İşte bunlar, gerçekten benim düşmanımdır, yalnızca Alemlerin Rabbi hariç. Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O’dur. Bana yediren ve içiren O’dur. Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur. Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O’dur. Din (Ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur. (Şuara Suresi, 77-82)

Hz. Musa (as) da, Allah karşısındaki acizliğini bilen bir kuldur. Allah Hz. Musa (as)’ın, “Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım” (Kasas Suresi, 24) dediğini Kuran’da haber vermiştir.

Hz. Yusuf (as) da, salih birer mümin olan anne-babasını karşıladığında, onları bağrına basar, ardından da tahtına çıkartıp-oturtturur. Müminlere, özellikle de kendisini yetiştirmiş ailesine duyduğu bu şiddetli saygı, onun Allah’a olan yakınlığının bir tecellisidir.

Nitekim müminler de, her yaptıkları işte Rabbimiz’e yönelmeye, ihlas sahibi bir kul olmaya gayret ederler. Bunun için “… ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler…” (Al-i İmran Suresi, 191)

Müminlerin Allah’a karşı samimiyetlerini daha iyi anlayabilmek için, onları “zıtlarıyla” karşılaştırmak iyi bir metod olabilir: Müminler ne kadar samimilerse, münafıklar da o kadar samimiyetsizdir. Örneğin münafıklar mücadeleden kaçabilmek için “evlerimiz açık”, “hava çok sıcak”, “güç yetirseydik muhakkak seninle birlikte savaşa çıkardık” gibi sahte bahaneler ve özürler öne sürerler. Oysa müminler inkar edenlerle mücadele edebilmek için adeta birbirleriyle yarışmaktadırlar. Allah bir ayette iman edenlerin mücadele azmini ve şevkini şöyle bildirmektedir:

Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde “sizi bindirecek bir şey bulamıyorum” dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur. (Tevbe Suresi, 92)

O müminler, samimiyetlerinden ve Allah’a olan güçlü imanlarından dolayı, Kuran okuduklarında, “… çenelerinin üstüne kapanarak secde ederler” (İsra Suresi, 107) Allah onları “ilim sahipleri” olarak nitelendirmektedir. Bir başka ayette ise Allah şu şekilde bildirir:

“Çeneleri üstüne kapanıp ağlıyorlar ve (Kuran) onların huşu (saygı dolu korku)larını arttırıyor.” (İsra Suresi, 109)

Nitekim Maide Suresi’nin 83. ayetinde de Allah, “Elçiye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gözlerinin yaşlarla dolup taştığını görürsün. Derler ki: “Rabbimiz inandık; öyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz” şeklinde bildirmektedir.