Bu, cehennemCehennem Ehlinin Aralarındaki Tartışmalar halkının birbiriyle çekişmesi kesin bir gerçektir.
(Sad Suresi, 64)

Kuran’da, yaşamlarına son verilirken inkar edenlerin büyük bir azap çekecekleri haber verilir. Canlarının sırtlarına ve yüzlerine vurularak zorlukla çıkarılacağı, ölümün şiddetli sarsıntılarını yaşayacakları ve meleklerin kendilerine ebedi azabı müjdeleyecekleri ayetlerde belirtilmiştir. Bu durum bir ayette şöyle ifade edilir:

Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: “Nerde idiniz?” Onlar: “Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz’aflar) idik.” derler. (Melekler de:) “Hicret etmeniz için Allah’ın arzı geniş değil miydi” derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o? Ancak erkeklerden, kadınlardan ve çocuklardan müstaz’aflar olup hiçbir çareye güç yetiremeyenler ve bir yol (çıkış) bulamayanlar başka. Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. (Nisa Suresi, 97-99)

Buradan da anladığımız gibi, inkarcıların ölüm anında kendilerini zayıf, çaresiz ve suçsuz gösterme çabaları sonuçsuz kalacaktır. Bu, onları gittikçe artan bir umutsuzluğa ve cehennemin korkunçluğunun yol açtığı bir dehşete sürüklemektedir. Bu sebeple her cehennemlik kişi tüm yandaşlarını “satmakta”, kendisinin azaptan kurtulamayacağını anlayınca arkadaşlarının da aynı azabı, hatta daha şiddetlisini çekmesini istemektedir. Kuran’da bu durum şöyle anlatılır:

“… Her bir ümmet girişinde kendi kardeşini (benzerini) lanetler. Nitekim hepsi birbiri ardınca orada toplanınca, en sonda yer alanlar, en önde gelenler için: ‘Rabbimiz, işte bunlar bizi saptırdı, öyleyse ateşten kat kat arttırılmış bir azap ver diyecekler. (Allah da:) ‘Hepsi için kat kattır. Ancak siz bilmezsiniz diyecek.” (Araf Suresi, 38)

Cehennemde, bu insanlar geçmişte kendilerine itaat ettikleri ve onları yoldan çıkarmış olan “efendilerine” ve “büyüklerine” Allah’tan iki kat büyük bir azap ve büyük bir lanet isterler. Aralarındaki göstermelik birlik ve dayanışma, inananlara karşı yürüttükleri ortak çaba ve işbirliği artık ebediyen yok olmuştur. Ne dostluk, ne akrabalık bağları burada devam etmeyecektir.

Kuran’da geçen ifadeyle, “orada birbirleriyle çekişip tartışarak” derler ki (Şuara Suresi, 96), “… Artık bizim için ne bir şefaatçi var, ne de candan bir dost.” (Şuara Suresi, 100-101) Aksine cehennemlikler, kendilerini saptırmış olan arkadaşlarını “Ayaklarının altına almak ve onları en aşağılarda bulunanlardan yapmak” (Fussilet Suresi, 29) çabasındadırlar.

Bu kavga ve karmaşa ortamında, aralarındaki tartışmalar da birbirlerini suçlamaktan ibarettir. Kuran’da Allah onların tartışmalarını şu şekilde haber verir:”İnkâr edenler dedi ki: ‘Biz kesin olarak, ne bu Kur’an’a inanırız, ne ondan önceki (indirile)ne.’ Sen o zulmedenleri, Rableri huzurunda tutuklanmış olarak görsen; sözü (suçlamaları) birbirlerine karşı evirip-çevirir (birbirlerine yöneltirler). Za’fa uğratılan (müstaz’af)lar, büyüklük taslayanlara derler ki: ‘Eğer sizler olmasaydınız, gerçekten bizler mü’min (kimse)ler olurduk.” (Sebe Suresi, 31)

“Ateşin içinde, iddialar öne sürüp karşılıklı tartışırlarken zayıf olanlar, büyüklenen (müstekbir)lere derler ki: ‘Gerçekten biz, size uymuş (teb’anız) olan kimselerdik. Şimdi siz, ateşten bir parçasını olsun, bizden uzaklaştırabilir misiniz?'” (Mümin Suresi, 47)

Görüldüğü gibi cehennem ehlinin aralarındaki tartışmalar, birbirlerine suç atma, kendilerini masum ve suçsuz kabul ettirme ve başlarına gelen bu korkunç sonun tek sebebi olarak karşısındakini gösterme şeklinde olmaktadır. Dünya hayatında Allah’ı ve din ahlakını inkar edip, Kuran’a inanmamakta büyük bir “kararlılık” göstermişken, cehenneme girince “… eğer sizler olmasaydınız gerçekten bizler mümin (kimse)ler olurduk” (Sebe Suresi, 31)demeleri, sahip oldukları ikiyüzlü karakteri açıkça ortaya koymaktadır.

Burada dikkat çekici bir nokta daha bulunmaktadır: Her ne kadar bu insanlar zaten mümin kimseler değillerse de ve azgın bir kişiliğe sahipseler de, onları yoldan saptırmak için ekstra bir çaba gösteren ve planlar yapıp düzen kuran birtakım insanlar da vardır. Sebe Suresi’nin 33. ayetinde cehennemdekilerin tartışmaları anlatılırken Allah şöyle haber verir: “Za’fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: ‘Hayır, siz gece ve gündüz hileli düzenler kurup bizim Allah’ı inkar etmemizi ve O’na eşler koşmamızı bize emrediyordunuz’ dediler.” Saffat Suresi’nin 28. ayetine göre de, cehennemlikler, saptırıcılarına “gerçekten sizler bize sağdan yana gelip yanaşıyordunuz” diyeceklerdir.

Peki kimdir bu planlar yapıp düzen kuranlar ve insanları Allah’ın doğru yolundan saptırmaya çalışanlar? İşte bunlar, şüphesiz ki “şeytanın fırkasıdır”…