Cahiliye toplumunun önemli bir özelliği vardır: İnsanlar hiçbir zaman birbirlerinden samimi, doğru bilgi alamazlar. Özellikle de insanların, cahiliye hayatının dünyevi ölçüleri içerisinde rekabet içerisinde oldukları konularda. Bu kimselerin her biri yaşadıkları toplumun en güçlü, en popüler, en itibarlı, en güzel, en zengin, en sevilen, en beğenilen kişisi olmak isterler. Ve bu konuda inanılmaz bir hırs içerisindedirler. Bu isteklerini elde edebilmek için maddi manevi herşeyi gözden çıkarabilir, her türlü gayrimeşru yola başvurabilirler. En sevdikleri insanları dahi harcayabilir, hatta bazen ölümü bile göze alabilirler. Bu nedenle de bu amaçları doğrultusunda akla gelebilecek her türlü kötü ahlak özelliğini gösterebilir; rahatlıkla yalan söyleyebilir, insanları kandırabilir, ikiyüzlü, samimiyetsiz tavırlar gösterebilir, birbirlerine oyun oynayabilir, tuzak kurabilir, hiç çekinmeden birbirlerine maddi manevi zarar verebilirler.
Cahiliyenin bu hırslı yaklaşımı içerisinde insanların birbirleriyle gerçek anlamda dost olabilmeleri hiç mümkün olmaz. Birbirlerinin samimi düşüncelerini öğrenebilmeleri, bir konuda danıştıklarında, kendilerine gerçekten faydalı olacak bir fikir alabilmeleri söz konusu değildir. Rekabet, hırs; daha üstün ve daha önde olma hissi, her zaman için dostluğun önüne geçer. En yakınlarına karşı bile hiçbir zaman için gerçekten dürüst olmazlar. Güzel olan bir şeye ‘çirkin olmuş’ ya da yakışan bir şeye ‘yakışmamış’ demek, karşı tarafın güzel yönlerini gizleyip, hep kötü ve kusurlu yönlerini dile getirmek, arkadan çekiştirmek ama yüzlerine karşı hiçbir şey yokmuş gibi davranmak cahiliyenin en bilinen özelliklerindendir.
Gerçek sevgi, gerçek dostluk; her ne olursa olsun dürüst olmak ise yalnızca Allah’tan korkan müminlere has özelliklerdir. Bir müminden her konuda en doğru, en samimi bilgiyi alabilmek mümkündür. Müslüman hiçbir zaman için karşısındaki kişiye zarar verecek bir şeye izin vermez. Mutlaka ona fayda sağlayacak, olayları en açık ve gerçekçi şekilde görebilmesini sağlayacak bilgileri verir. Allah’ın “iyiliği emredip, kötülükten men etme” emri gereği, yanlış olan bir şeyi mutlaka uyaracaklarını, birbirlerini mutlaka daha iyiye çağıracaklarını bilmeleri, Müslümanların birbirlerine çok güvenmelerini ve bunun sonucunda da her konuda kendilerini en iyi şekilde geliştirebilmelerini sağlar.