Müminlerin merhametinin bir başka yansımasını da yolda kalmış kimselere gösterdikleri tavırlarda görmek mümkündür. İman edenler, çeşitli sebeplerden dolayı gitmek istedikleri yere ulaşmakta zorluk çeken kimselere maddi manevi her türlü yardımı yaparak, onların gidecekleri yere güvenlik içerisinde varmalarını sağlarlar. Bu esnada karşılaşabilecekleri sıkıntıları hesaplayarak, bunlara karşı etkili önlemler alır ve gerekli imkanları sağlarlar. Allah’ın müminlere yüklediği bu sorumluluk Kuran’da şöyle bildirilmiştir:
… Yolda kalmışa ve sağ ellerinizin malik olduklarına güzellikle davranın. Çünkü, Allah, her büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Nisa Suresi, 36)
Sadakalar -Allah’tan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalbleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 60)
Allah ayetlerinde, bu kimselere yapılacak maddi yardımların yanında, onlara karşı “güzel davranılmasını” da emretmiştir. Müminler yaşadıkları Kuran ahlakı dolayısıyla bu kimselere gösterilecek olan “güzel davranış” biçimlerinin nasıl olması gerektiğini vicdanlarıyla kolaylıkla bulur ve zevkle uygularlar. Yolda kalmış bir insanın ne gibi ihtiyaçları bulunabileceğini düşünür ve dolayısıyla halden anlayan bir tavır sergilerler.
Allah’ın bu hükümleri aynı zamanda Kuran ahlakının müminlere öğrettiği sorumluluk anlayışını ve insaniyet derecesini de ortaya koymaktadır. Yolda kalmış bir insanın bile sorumluluğunu üstlenen müminler, etraflarında olup biten hiçbir olaya karşı da umursuz bir tavır içinde olmazlar. Mağdur durumda olan bir insana karşı “ben bu insanı tanımıyorum”, “bu olayın benimle bir ilgisi yok” ya da “herkes kendi başının çaresine baksın” gibi yanlış bir düşünceyle hareket etmezler.
İhtiyaç içerisinde olan insanların yardım taleplerine karşı duyarlılık gösterir ve imkanları ölçüsünde onlara destek olurlar. Bu konuda yardım sağlayabilecek maddi bir imkana sahip olmadıklarında ise, bu kimseleri yine de kendi başlarının çaresine baksınlar diyerek bırakmazlar. Hiçbir şey yapamasalar dahi en azından onlar adına çözüm ararlar. Öyle ki, çoğu zaman ihtiyaç içerisindeki kişinin kendi adına gösterdiği gayretten çok daha fazlasını gösterir ve konuyu çözüme ulaştırana kadar da peşini bırakmazlar.
Müminlerin gösterdiği bu ahlak ve merhamet anlayışı onların Allah’a derin bir sevgi ve korkuyla bağlı olmalarından kaynaklanmaktadır. Bu bağlılıklarından dolayı da Allah’ın emrettiği Kuran ahlakını titizlikle uygularlar.