Hz. İsa’yı Allah’ın “Ol” emriyle babasız olarak dünyaya getiren Hz. Meryem, Kuran’da alemlerin kadınlarına örnek olarak verilen salih bir mümindir. Hz. Meryem büyük bir özenle, ayetin ifadesiyle “güzel bir bitki gibi” yetiştirilmiştir. (Al-i İmran Suresi, 37) Günümüzde yaygın olan “kadın” karakterinden tamamen farklı bir karaktere, ahlak ve vicdan üstünlüğüne sahiptir. Kuran’da Allah Hz. Meryem’in alemlerin kadınlarına üstün kılındığını şöyle bildirmektedir:
Hani melekler: “Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına üstün kıldı,” demişti. “Meryem, Rabbine gönülden itaatte bulun, secde et ve rüku edenlerle birlikte rüku et.” (Al-i İmran Suresi, 42-43)
Hz. Meryem’in Kuran’da en dikkat çekici yönlerinden biri ise, iffetine olan düşkünlüğüdür. Hz. Meryem iffetine; toplum kuralları, adet, gelenek olarak değil, Allah’a olan bağlılığı ve O’nun hükümlerine olan titizliği sebebiyle düşkündü.
Kuran’da Hz. Meryem’in Hz. İsa’ya hamile kalması ve onu dünyaya getirmesi ayrıntılı olarak anlatılır. Bildirildiğine göre, Cebrail Aleyhisselam Hz. Meryem’e babası olmayan, Allah’ın ruhundan üflediği bir erkek çocuğun müjdesiyle gelmişti. Bu, Allah’tan kendisine çok büyük bir müjdeydi, çünkü bu çocuk bütün alemlere gönderilecek olan bir peygamberdi. Konuyla ilgili ayet şöyledir:
Demişti ki: “Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım).” (Meryem Suresi, 19)
Allah’ın yardımı ve koruması altında doğumunu tek başına gerçekleştiren Hz. Meryem kavmine döndüğünde güçlü bir karakter göstererek yine alemlere örnek oldu. Hz. Meryem ve ailesi kendi yaşadıkları şehirde dindar, iffetli ve inançlı insanlar olarak tanınıyorlardı. Fakat Hz. Meryem aradan uzunca bir süre geçtikten sonra, kavmine yanında bir çocukla dönünce bütün kavmini karşısında buldu. Hz. İsa’nın Allah’ın Hz. Meryem’e verdiği bir müjde olduğuna inanmayanlar, ona iftira edenler, suçlayanlar, hatta zarar vermeye kalkanlar oldu.
Fakat Hz. Meryem insanların rızasına göre değil, yalnızca Allah’ın hoşnutluğuna göre hareket ettiği için bu durum onu hiç etkilemedi. Halbuki cahiliye toplumlarında, sırf insanlardan göreceği muhtemel tepkilerden dolayı vicdanlarından uzaklaşan, namazını, ibadetlerini yerine getirmeyen hatta haramları helalleri dahi göz ardı eden pek çok insan vardır.
Allah Hz. Meryem’e, kavminin suçlamalarıyla muhatap olmaması için hiç kimseyle konuşmamasını ve soru soranlara da konuşmama orucu adadığını bildirmesini vahyetmiştir. Ve bunun ardından da atılan bütün iftiraları insanlara geri aldıracak bir mucize yaratmıştır; beşikte olan Hz. İsa “konuşmama orucu” adayan Hz. Meryem’in yerine açıklama yapmaya başlamıştır:
Bunun üzerine ona (çocuğa) işaret etti. Dediler ki: “Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?” (İsa) Dedi ki: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. (Allah) Bana Kitabı verdi ve beni peygamber kıldı. Nerede olursam (olayım,) beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm müddetçe, bana namazı ve zekatı vasiyet (emr) etti. Anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı. Selam üzerimedir; doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden-kaldırılacağım gün de.” (Meryem Suresi, 29-33)
Böylece Hz. Meryem kavmine karşı Allah’ın verdiği bir mucize ile en güzel şekilde desteklenmiştir. Kuran’da Hz. Meryem’le ilgili olarak anlatılan bu kıssa, Müslüman kadının sahip olması gereken güçlü, cesaretli, Allah’a gönülden bağlı, tek başına mücadele edebilen ve son derece iffetli tavrı göstermektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken konulardan biri de şudur: Kuran’da erkek veya kadın ayırımı yoktur. Tüm elçiler ve Allah’ın örnek gösterdiği tüm takva insanlar aynı üstün özelliklere sahiptirler. Bu kişilerin ortak özelliği ise vicdanlarının kendilerine emrettiklerini kayıtsız şartsız uygulamalarıdır. Bunun sonucunda ise alemlere örnek olarak verilen tavır ve ahlak güzellikleri ortaya çıkmaktadır. Kuran’da, vicdanına uymasıyla insanlara verilen bir diğer örnek de Firavun’un karısıdır.