İnsanların önemli bir kısmının dilleri yalan söylemeye alışmıştır. Özellikle çocukluk ve gençlik yıllarında bazı insanlar, hiç tereddüt etmeden yalan söyleyebilmektedirler. Örneğin, arkadaşlarıyla gittiği yeri söyleme konusunda gençlerin birçoğunun ağzı yalana alışıktır. Ya da, insanlara genelde bir şeyi neden yapmadıkları sorulduğunda, yanlış bir şey yaptıklarında, bir şeyi unuttuklarında yaptıkları açıklamalar yalan olabilmektedir. Ağzı yalan söylemeye alışık olan bu insanlar, bu tür yalanları çoğu zaman hiç düşünmeden söylerler.
Biraz düşünseler, samimi verdikleri cevapta kendileri için bir sakınca olmayacağını göreceklerdir. Ancak, çocukluklarından itibaren bu tür durumlarda yalan söylemeye alıştıkları için, yine bu yönteme başvururlar.
Yalanın ortaya çıktığı başka bir durum ise, insanların fikirlerine başvurulduğu anlardır. Bazı insanlar bir konu hakkında düşünceleri sorulduğunda, genellikle gerçek düşüncelerini dile getirmek yerine, karşı tarafın duymak istediklerini veya çıkarlarına ters düşmeyecek olan cevabı vermeyi tercih ederler. Karşı tarafın istediği cevabı vermenin altında ise ya korku ya da karşısındaki insanın rızasını kazanma isteği yatmaktadır.
Kendi çıkarına ters düşmeyecek cevabı vermek, dinden uzak yaşayan kimseler arasında yaygın bir davranıştır. Bu tür insanlar savunma mantığı ile hareket ederek, “tabii ki kendi çıkarlarımı korumak zorundayım” şeklinde yanlış bir anlayış geliştirmişlerdir. Bu yanlış mantık, toplumun din ahlakından uzak yaşayan bireyleri tarafından çok normal karşılanır. Hatta Kuran ahlakını yaşayan bir insanın, adaleti gözetmek amacıyla kendi çıkarını zedeleyecek bir açıklamada bulunması “güzel ahlak” olarak değerlendirilmez; bunun yerine bu üstün ahlaklı kişiye “saflık” veya “iş bilmemezlik” gibi gerçeklerle hiçbir alakası olmayan çirkin yakıştırmalarda bulunulur.
Söz konusu insanların kendi çıkarlarını korumak için zararsız gördükleri yalanlar çeşitlendirilebilir. Örneğin, birçok insan, bir arkadaşı borç para istediğinde imkanı olduğu halde vermek istemiyorsa hemen yalana başvurur. Vermek istemediğini söylemez hatta karşı atağa geçerek kendisinin de “borç para aradığı” veya “işlerinin çok kötü gittiği” yalanını söyler. Bu taktik, karşı tarafın isteğini baştan engelleme amacı taşımaktadır. Kuran ahlakından uzak yaşayan insanların arasında yaygın olarak rastlanılan bu davranış bir ahlak bozukluğu olarak görülmemektedir.
Bunun dışında yalanı, belli bir maksada dayandırmadan, alışkanlık haline getiren insanlara da rastlamak mümkündür. Bu yalanlar çoğu zaman, kişinin konuşacak bir konusu olmamasına veya dikkat çekmek istemesine de dayanabilir. Örneğin kimseyi ilgilendirmediği halde gece bir kere uyanan bir insan, sabah kalkınca “bütün gece uyumadım” diyebilmektedir. Böyle bir insan sadece birkaç saat aç kalınca da, “bütün gün hiçbir şey yemedim” der veya başı hafif ağrır, ama çok ağrıdığını ve ağrıdan hiçbir şey yapamadığını söyler. Bunlar hiç kimseye zarar vermeyecek, küçük yalanlar olarak algılanabilir. Ancak aslında küçük veya büyük tamamı yalandır ve Allah Katında hoşnut olunmayacağı bildirilmiş davranışlardır.