Eğlence günümüz insanının temel etkinliklerinden ve en öncelikli ihtiyaçlarından biri. Teknolojide, özellikle de bilgi teknolojilerinde son yıllarda kaydedilen gelişmelerin ortaya çıkardığı yeni eğlence türleri sıradanlıktan kurtulmak, sosyalleşmek, kendini geliştirmek ya da modern yaşamın tekdüzeliğinden uzaklaşıp hoş vakit geçirmek isteyen kitleleri peşinden sürüklüyor. Müzik, dans, sanat, sinema, spor, televizyon, video ve bilgisayar oyunları, kitle iletişim araçları, internet gibi eğlenmeyi sağlayan unsurların yanı sıra alışveriş merkezleri, oteller, tatil köyleri, klüpler de hayatı daha cazip hale getirmek amacıyla zamanı eğlence ile değerlendirme olanakları sunuyor.
Amerikalı iletişim bilimci Neil Postman eğlencenin toplumsal yaşamda ulaştığı konumu “ölesiye eğlenme noktasındayız” sözleriyle ifade ediyor. Gerçekten de 21. yüzyıl insanını eğlendirmek için bugün her şey mevcut. Led ve plazma teknolojileriyle, internete bağlanma özelliği ve özel geliştirilmiş uygulamalarıyla oldukça estetik görünümlü akıllı televizyonlar; yalnızca ses ve görüntü iletmekle kalmayan, müzik dinleme, televizyon izleme, fotoğraf ve video çekme gibi hizmetler sağlayan akıllı telefonlar ve herkesin hoşuna giden daha pek çok teknolojik ürün… Özel görsel efektler ve animasyon teknikleriyle fiziksel evrende doğal yeteneklerimizle ulaşamayacağımız zengin içerikleri gözlerimizin önüne seren sinema filmleri… Üç boyutlu bilgisayar oyunları… İletişim araçları sayesinde onbinlerce kilometre uzaklıktaki kişilerle rahatça bağlantı kurulabilen, ulaşımın son derece kolaylaştığı, bilginin iletişim teknolojisi vasıtasıyla anında her yere aktarılabildiği son derece gelişmiş bir dünya… Her biri ve çok daha fazlası; hepsi günümüz insanları için.
Peki onlarca dev sektör kendilerini eğlendirmek için bu kadar emek sarf ederken insanlar neden hala mutsuz? Kendilerini çepeçevre kuşatan bu eğlence dünyasında nasıl oluyor da mutluluğu yakalayamıyorlar?
Sokaktaki insanlara dikkatlice bakın; karşılaşacağınız yüzlerin boşluğa dalıp gitmiş, düşünceli, kuşkulu, telaşlı, öfkeli ve hepsinden öte mutsuz olduğunu göreceksiniz. Nelerden bahsettiklerine kulak verin; iş yerlerinde, aile toplantılarında, spor salonlarında, lokantalarda biraraya geldiklerinde birbirlerine sürekli olarak ne kadar sıkıntılı ve dertli olduklarını anlattıklarına şahit olacaksınız.
İnsanlar genellikle mutsuzluğun hayatın son basamakları olan yaşlılık döneminde ortaya çıkacağını düşünürler. Yaşlılıkla beraber gelen acizlikler ve hastalıklar bunun sebebi olarak görülür. Oysa içinde bulunduğumuz dönemde mutsuzluk özellikle gençler arasında yaygın.
Dışarıdan bakıldığında son derece şık, bakımlı, hayat dolu, neşeli görünen onlarca genç gerçekte hep mutsuzluktan şikayetçi. Birarada olduklarında ortaya çıkan tablo hayatlarındaki her şeyin mükemmel olduğu izlenimini veriyor. Oysa birçoğu buluştukları cafelerin, restoranların masalarında arkadaşlarına ne kadar mutsuz olduklarını, hayattan ne beklediklerini bilmediklerini, içlerindeki sıkıntıdan bir türlü kurtulamadıklarını anlatıyorlar. Hepsinin elinde bir sigara, bir içki. Hepsinin unutmak istedikleri sıkıntıları, kaçmaya çalıştıkları sorunları, cevap bulamadıkları problemleri var.
Yeni bir kıyafetin, yeni bir seyahatin, yeni keşfettikleri bir eğlence mekanının hayatlarına yeni bir heyecan ve mutluluk getireceğini düşünüyorlar, ne var ki bunların hiçbiri içlerindeki sıkıntıyı gidermeye yetmiyor. Ardı ardına planlar yapıyorlar. “Hafta sonu şuraya gidelim”, “şurada müthiş eğlence var, birkaç günlüğüne oraya kaçalım” diyerek yaptıkları programlar birbirini kovalıyor. Rahatlayacaklarını düşünerek tatile çıkıyorlar ama gittikleri yerde yine mutluluğu bulamıyorlar. Kalabalığın oluşturduğu gürültü, yolculuğun verdiği yorgunluk, içkinin verdiği baş ağrısı ruhlarında tarifsiz bir sıkıntıya neden oluyor; bir an önce eve dönmek istiyorlar. Eve döndüklerinde mutsuzluklarını da beraberlerinde getirdikleri için sıkıntıları devam ediyor. Bu sefer bir sonraki tatile odaklanıyorlar. Bu kör açmaz hayat boyu devam edip gidiyor.
Bir türlü bulamadıkları mutluluğun arayışı içindeki gençler daha 19, 20, 21 yaşlarında yaşlarında kendilerini yorgun ve çökmüş hissetmeye başlıyorlar. Uyuşturucu, içki gibi bedeni ve zihni uyuşturan maddelerin yaygınlaşmasının ardında da hep bu mutsuzluk hastalığı yatıyor. Mutsuzluklarını kendilerini uyuşturarak unutmaya çalışıyorlar. Instagram, Facebook gibi sosyal medya sitelerinde paylaştıkları fotoğraflarda ya da yaptıkları yorumlarda “hayatın tadını sonuna kadar çıkarıyoruz” izlenimi verseler de, özel konuşmalarındaki ifadeleri bambaşka.
Yeni kıyafetler, yeni bir imaj, yeni arkadaşlıklar, yeni bir çevre ya da yeni bir araba, yeni bir ev, son model bir telefon veya diz üstü bir bilgisayar… Hiçbiri onları gerçek anlamda tatmin etmiyor. Genç yaşta adeta içleri boşalmış insanlara dönüyorlar.
Oysa mutlu ve huzurlu olmak hiç de zor değil. Her insan iman edip kendini Allah’a teslim ettiğinde rahatlayacak ve mutlu olacak şekilde yaratılmış. Dolayısıyla ruhun gıdası olan imandan uzaklaşan insanın tüm canlılığını yitirip adeta ölmeden ölmesi kaçınılmaz bir sonuç.
Bu duruma düşmemek için herkesin kendini imanla, maneviyatla beslemesi gerekir. Hiç şüphe yok ki Allah’a imanın getirdiği güzel ahlak, vicdan, tevazu, sevgi, merhamet, fedakarlık kişinin ruhunun temel gıdalarıdır. Hepsinden de önemlisi Allah’a duyulan aşk, Allah’a gösterilen vefa ve sadakat… Ruh ancak Allah sevgisiyle, Allah aşkıyla nefes alıp verirse can bulur. Allah’ı unutmuş, Allah’tan yüz çevirmiş bir insan ise nefessiz kalmış ve içten içe yıpranmış ruhuyla birlikte hayata devam etmeye çalıştığı sürece aradığı mutluluğu bulamaz. Ölmeye yüz tutmuş ruhunu oradan oraya taşır, eğlenmek neşelenmek için elinden geleni yapar, ancak iç sıkıntısından asla kurtulamaz.
Allah’a kendini teslim etmiş olan bir insan ise hayatının her anında mutludur. Çünkü mutlu olmak için sayısız nedeni vardır. En başta bütün ruhunu çepeçevre saran Allah aşkının mutluluğu içindedir. Allah’ı coşkuyla sevmenin, O’nun yarattığı güzellikleri görebilmenin daimi neşenini yaşar. Ölümden sonraki hayatta kendisini bekleyen sonsuz cenneti umuyor olmanın sevinci tüm ruhunu kaplar. Allah’ın lütfuyla yaşadığı için, sevdiği şeylere Allah’ın lütfuyla sahip olduğu için, ailesiyle ve dostlarıyla birlikte olduğu için, her şeyi Allah’ın yarattığı gerçeğinin farkında olduğu ve hayatını gafletten uzak geçirdiği için kalbi sürekli olarak heyecanla çarpar. Mutlu olmak için suni sebepler aramasına gerek yoktur. Bitmek bilmeyen iç huzuru ve iman sevinci nereye giderse gitsin onunla birliktedir. Tüm dünyevi nimetlerin; teknolojinin, müziğin, sanatın, eğlencenin sahibinin Allah olduğunu ve tüm bunları kendisine bir nimet olarak var ettiğini bilir; her birinden apayrı derin lezzetler alır. Üzüleceği, derdine düşeceği hiçbir şey yoktur. Çünkü başına gelen her şeyin dostu olan Allah’tan geldiğinin bilincindedir. Bunlar gerçek mutluluğun anahtarlarıdır. Tüm bu sırları göz ardı ederek mutluluğu arayan ve bulamadıkları için umutsuzluğa kapılanlar bilmelidirler ki mutluluk dışarıda değil, kendi içlerinde bulmaları gereken bir hazinedir.
Adnan Oktar’ın New Straits Times’da yayınlanan makalesi: