Allah insan ruhunu birçok güzel özelliğin yanında, kendisini olumsuzluğa itebilecek ve sakınması gereken özelliklerle birlikte yaratmıştır. İnsan bir yandan sevgiden, merhametten, güzel sözden zevk alırken diğer yandan da kıskançlığa, öfkeye, üzüntüye eğilimli bir varlıktır. Allah’tan korkan ve vicdanıın kullanan bir insan için elbeteki tüm bu kötülüklerden korunmak son derece kolaydır. Yüce Rabbimiz’in, “Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).” (Şems Suresi, 8) ayetinde bildirdiği üzere, insanın dünyada imtihan olmasının bir gereği olarak, Allah bu özellikleri yaratırken aynı zamanda insana bunlardan sakınma gücünü de ilham etmektedir. Örneğin insan kıskançlığı bilir ve bu kötü ahlak özelliğine karşı nefsinde bir eğilim olabilir. Ancak Allah’ın Kuran’da bizlerden nasıl bir ahlak istediğini düşündüğünde, Allah’ın böyle bir özellikten razı olmayacağının şuuruna vardığında, mümin nefsini hemen bu yönde eğitir. Aynı durum öfke, gerilim, kin ve diğer kötü ahlak özellikleri için de geçerlidir. İnsan en ufak bir şeyde öfkelenmeye, yanlış anlamaya, alınmaya, küsmeye, içine kapanmaya, gerilmeye, kızmaya eğilim gösterebilir. Bu duyguların en yaygın olanlarından birisi de “üzüntü” dür. 

Allah’ın rızasına uygun yaşam şeklini ve Kuran ahlakını benimsemeyen insanlar, üzülmek ve mutsuz olmak için yüzlerce hatta binlerce sebep bulabilirler. Çünkü insan, ancak samimi olarak Allah’ın rızasına uygun bir hayat yaşayıp, Allah’a ihlasla kulluk ederse, Allah’ın emir ve isteklerini titizlikle uygulayarak, Allah’ı çok sevip içten saygı duyarsa, Kuran ahlakını tam olarak yaşarsa gerçek anlamda mutlu olabilir. Bunun dışında mutlu olmanın başka bir yolu yoktur. Bu nedenle, mutluluğu Allah’ın rızasında ve Kuran’da aramayıp dünyevi hedeflere yönelen, kendi nefsini rahat ettirmeye çalışan insanların karşısına mutlaka mutsuzluklar ve üzüntüler çıkar.

Allah’ın sonsuz adaletini ve Rabbimiz’in kaderi en mükemmel şekilde yarattığını düşünmeyen bu insanlar, olayların özel hikmetlerle yaratıldığını gözardı etmelerinin sıkıntısını yaşarlar. Çevrelerinde olup biten olayların ya da insanların davranışlarının hayırlarını görmek yerine, bunlar üzerinde saatlerce karamsarlığa kapılarak düşünür, çok sıradan gündelik konuları büyütebilir ve bundan dolayı da ciddi şekilde üzüntüye kapılırlar. Örneğin insanların en çok üzüldükleri konulardan birisi geçmişe yönelik konulardır. Uzun uzun geçmişte yaptıkları hataları düşünüp, nasıl o hatalara düştüklerine üzülürler. Tekrar tekrar olayları hatırlayıp anlatırlar, üzüntü veren pişmanlıklar yaşarlar. Oysa  insan için, geçmişinin bir üzüntü konusu olmaması gerekir. Çünkü Allah her olayı kaderde mutlaka hayırlarla ve hikmetlerle yaratmıştır. İnsan elbeteki geçmişteki hatalarından pişmanlık duyacak, bunları tekrarlamamak ve telafi etmek için çaba harcayacaktır. Ama bunların hiçbirisi hiçbir zaman için bir üzüntü konusu değildir.

Müslümanın hayatında bu ahlakı en güzel örnekleriyle görmek mümkündür. İster 30 yıl, isterse 30 saniye öncesi olsun, mümin yaptığı hatalardan, yanlışlar dolayısıyla hüzne kapılmaz. Yaptığı hataların hayır ve hikmetlerini düşünüp, onlardan ders alır. Allah’tan bağışlanma diler, hatasının kendisini Allah’a daha da yakınlaştırması için dua eder. Müslüman da yaptığı yanlış şeylerden dolayı pişmanlık duyar ancak bu pişmanlık mutsuzluk veren bir pişmanlık değil, aksine ümit veren, Allah’a yönelmeye sebep olan bir pişmanlıktır. 

İman etmeyen insanlara üzüntü veren konulardan birisi de ümitlerini kaybetmeleridir. Çevremizde, bazı insanların birçok konuda ümitlerini kaybettikleri ile ilgili sözlerini sık sık duyarız. Mümin ahlakında ise ümit kaybetmenin de yeri yoktur. Allah Kuran’da gerçekten inanan insanların ümitlerini kaybetmediklerini bildirmektedir (Yusuf Suresi, 87) (Zümer Suresi, 53). Müslümanlar Allah’tan her konuda daima ümitvar bir ruh hali içinde olurlar. Allah’ın samimi kullarının dualarına mutlaka karşılık vereceğine iman ederler. Duaları da herzaman ümit ve korku arasındadır. Allah’ı razı edip, Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanma ümitleri, Müslümanların tüm hayatlarına hakim olan bir mutluluk vesilesidir.